Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rehavet Havası

Deniz Arslan

Rehavet Havası Hakkında

Rehavet Havası konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
6/10
5 Kişi
9
Okunma
Beğeni
381
Görüntülenme

Hakkında

Nurhayat, bir ona bakıyor, bir elindeki çiçeklere, bir de etrafına. Sonra hiçbir şey demeden, nasıl geldiyse öyle, dimdik yürüyüp gidiyor. Fuat felaket eşiğinde olduğunu hissediyor hissetmesine de, neye yarar? Güç bela çöküyor Saffet Bakkal'ın önündeki kaldırıma ve Nurhayat'ın gürül gürül akıp gidişini seyrediyor. Çok sonra cin toniğe bandırdığı özdeyişlerinden birini o ilk karşılaşmanın hatrına yumurtlayacak, "Sen daldan dala sekip ömür öyle geçecek sanarken, biri gelir domdom kurşununu alnının ortasına öyle bir yapıştırır ki, daha da kalkamazsın." Taşranın seyrekliği, bungunluğu, sakaleti… Sıcağı, soğuğu, habaseti, bitkinliği ve lafazanlığı. Deniz Arslan, bildiği yerleri, hatırladığı insanları, içinden çıktığı şehirleri anlatıyor. Konuşkan, iştahlı, deli dolu, muzip insanları… Dokuz doğurtan, boğucu ahvali... Hiç kımıldamayan, bir duman gibi duran zamanı… Gün batımında gevezeleşen akşamları… Yanlış mıyım Sağdeç? Rehavet Havası, gençlikten, oralardan, belli ki uzaklardan, tenhalardan hikâyelerin havası… Bruce Springsteen bile bunu söylüyor. Bergman, hepinize çilek gönderiyor. İlk kitap, cıvıl cıvıl bir dil. (Tanıtım Bülteninden)
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 31 dk.Sayfa Sayısı: 124Basım Tarihi: Mayıs 2015Yayınevi: İletişim Yayıncılık
ISBN: 9789750517570Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Kitap İstatistikleri

Kitabın okur profili

Kadın% 40.0
Erkek% 60.0
0-12 Yaş
13-17 Yaş
18-24 Yaş
25-34 Yaş
35-44 Yaş
45-54 Yaş
55-64 Yaş
65+ Yaş

Yazar Hakkında

Deniz Arslan
Deniz ArslanYazar · 4 kitap
“Ağabey, kendini okurlara tanıtman lazım” dediler. Kendimi sosyal medya hesabından şöyle tanıtmışım;” Para kazanmak için doktor, keyif almak için gezgin, dünyaya iz bırakmak için yazar.. Hayvansever, insansevmez, yardıma gönüllü, sıradan biri..” Ana özelliklerim bunlar işte. Onun dışında ne yazabilirim? Birbirini çok seven ve bu sevgi için gelenekleri bir kenara atıp birbirine kaçan bir anne babanın son çocuğuyum. Benim küçüklüğümde televizyon yoktu- daha doğrusu bir yerlerde belki de vardı ama bizde yoktu- elektrik yoktu, musluktan akan su yoktu, fırından ekmek yoktu ama gaz lambasının titreyen ışığı altında, çatlaklarından ateşlerin duvarda dans ettiği bir teneke sobanın üstünde palamutlar vardı, o palamutlar patlarken televizyon yerine muhteşem masallar anlatan bir baba, hayallerimiz ve sevgi vardı. O hayallerden çokça hikayeler çıktı. Yazmaya lise dönemimde başlamıştım aslında. Ama başladığım pek çok iş gibi onu da tamamlayamadım. Belki o dönemde yazmayı bırakmamış olsaydım bugün Türkiye’nin en büyük roman yazarlarından biri olabilirdim. Ama eğer bugün edebiyat camiasında ‘Deniz Arslan’ damgası yoksa, benim yerime Nobel’i başkaları alıyorsa, tembelliğim ana sebeptir. Kırkından sonra doktorluk bana artık keyif vermemeye başlayınca, İzmir’de yayın hayatına başlayan İlkses gazetesinde, serbest yazar olarak yazmaya başladım. ( Serbest yazar; para almadığı için canı istediğinde yazan kişidir) Oradaki Genel Yayın Yönetmenim Erdal Erek’in üzerimde emekleri çoktur. Keskin uçlu yazılarını yuvarlaması, “Hocam şurası şöyle olsa..” diye nazikçe düzenlemeleri, “Hocam, tüm gazete dört gözle yazınızı okumak için bekliyoruz” şeklinde motivasyonları beni “her gün düzenli yazan, çalışkan biri” haline getirdi. O sayede de daha kolay yazmaya başladım. İlk kitabım olan “Afrika’da bir Deniz”in yazım hayatımda iyi bir başlangıç olmasını diliyorum. Kendi hakkımda söyleyeceklerim bu kadar. Umarım sizleri tatmin etmişimdir.