"Evet, ilerde büyük mahşerî insanlık toplumları oluşacaktır. İnsanlığın sonu, daha büyük ve ebedi bir insanlığa dönüşmektir, toza toprağa dönüşmek değil."
"Neden var olmakta, gözyaşları dökmekte, sevinç sesleri çıkarmakta, korkmakta, yiğitçe davranmakta, yilikler ve kötülükler işlemekte, kimi kez yücelmekte, kimi kez yerin dibine batarcasına alçalmaktayız?"
"En yüce ahlâk yetisine, alçakgönüllülüğün gönül doyuran vaktine ermiştir. Merhametle, şefkatle doludur o an insan. Heyecanların en katıksızıyla yalımlanmıştır. Katı evren aşk alevinde yanmış, kül olmuştur."
"Sevgiden de yoksundur, acımadan da, merhametten de.
Umuttan da mahrumdur, muştudan da, hakikat aşkından da.
Geçmişten de bıkkındır, gelecekten de bezgin, şimdiki zamandan da yorgun.
Güvensizdir, korkuludur, korkunçtur."
"Zaman ne kadar geçerse geçsin, ay ve güneş kaderlerindeki dönüş sayısının ne kadarını tüketmiş bulunursa bulunsunlar, insan ruhu, zaman zaman bu ilk iz veya yaralarla sarsılacaktır."
"Halk açlık içinde kırılır da umurlarında olmaz putların. Onlar, halkları ihtiraslarına kurban etmenin peşindedirler. Onları duygularından yakalarlar ve sürüklerler; ya kendileriyle birlikte veya kendilerinden sonra mutlaka o halkı bir felaket bekliyordur.”
"Sıcak yaz günlerinde eşyadan gölgeyi kaçırıcı sıcak aydınlık olmak. Ve sonunda güneş olmak.
Hayır! İnsan olmak. Aklın çetinliği içinde toprağa yakınken gökte nar bahçesi düzenleyen insanoğlu olmak."
"Her gece damlarımıza çiğ yağsın. Gün doğarken yazın arıları konsun ağaçlara, bağlara. Kulaklarımızda arı sesi. Bir oğul uğultusu.
Ve güneş doğarken bizi billur bardaklarda suyumuzu içerken yakalasın. Suyu çınlatsın taze gün ışığı. Bardağın içinden fırlasın çocuksu, toy gün ışıkları."