Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sezai Karakoç ve Diriliş'e Dair

Sabah Yıldızı

Mustafa Kirenci

Sabah Yıldızı Sözleri ve Alıntıları

Sabah Yıldızı sözleri ve alıntılarını, Sabah Yıldızı kitap alıntılarını, Sabah Yıldızı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Biliyoruz ki, Allah'tan başka her şey ve herkes, gelip geçecektir. Şeftali çiçeği renkli baharlardan, bal renkli yazlardan sonra, bir gün yapraklar sararacak ve dökürlecek ve sonbahar rüzgârları esecektir. Fakat, bütün bu mevsimler geçtikten sonra, sonraki baharlar ve yazlar için gerekli tohumlar, toprağa düşmüş olacaktır. Baki olan Allah, ve baki kalan, O'na doğru yol almakur” , (Diriliş'in Beşinci Dönem çıkışı için yazılan “Yeniden Çıkış” yazısından: Diriliş dergisi, Ekim 1979, Sayı: 61, Sayfa: 7)
Sezai Karakoç, düşmüş olan insanımızı ayağa kaldırıp yüksek bir seviyeye çıkarmaya çalışan bir toplum kahramanıdır. Onun yaşadığı hayat adanmış bir hayattır. Ortaya koyduğu insan örneği, temsil edici gücüyle iki önemli olguya sürekli olarak işaret edip durmaktadır. Bunlardan birincisi kaybedilmiş olan medeniyetimizin dünyasıdır. İkincisi Milletimizin büyük bütünlüğüdür. Sezai Karakoç, toplumumuzun, değerini henüz gerçek boyutları içinde kavrayamadığı, fakat onun başlattığı büyük bir çığırın etkilerini derin bir yer altı sarsıntısı gibi içten içe yaşadığı, çok uzun zaman dilimleri içinde ortaya çıkabilen kişiliklerden biridir. Onun çağrısı, insanımızın kendi benliğini bulması yolunda yapılmış bir yeniden varolma çağrısıdır. Âlim Kahraman, İzlenim Dergisi (Özel Bölüm), Sayı: 13, Ocak 1994.
Reklam
Sezai Karakoç
Cemal Süreyya: “Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir, Rimbaud da bilir. Salvador Dali de sever. Nazım da okur. Sıkışmış, sıkıştırılmış deha. Alçakgönüllü katı yüksek uçuyor. Şemsiyesi yok.”
Sayfa 208 - Büyüyen Ay
Sezai Karakoç yalnız Cumhuriyet döneminin büyük sanat ve düşünce adamı değil, bin yıllık tarihimizin içindeki en büyük zirvelerdendir. Akif İnan, Kitap Dergisi (Özel Sayı), Sayı: 93, Aralık 1998,
Bizi metamorfoza uğratan, Batılıların gönüllü zihni kölesi kılan bütün Batılı/seküler algılama biçimlerini yıkan, Cumhuriyet tarihimizin ilk düşünürüdür... Sezai Karakoç, Bediüzzaman ve Necip Fazıl'la birlikte yaşadığımız Batılılaşma/sekülerleşme biçimlerine esaslı bir “semantik müdahale'de bulunmuş; bizi körleştiren ve “köleleştiren” seküler algı kapılarını kırarak, ilhamına Kur'an'dan, Hazreti Peygamber'den, İslâm düşünce ve sanat geleneğinden alan esaslı bir medeniyet yürüyüşü ve yolculuğu başlatmıştır. Sezai Karakoç, kendi entelektüel tarihimizi başlatan, tarihi ve zamanı zihni düzlemde yeniden harekete geçiren, dalga-kırıcı ve dalga-kurucu bir çığır açmıştır. O yüzden, Sezai Karakoç, entelektüel tarihimizde, bize kendi zamanımızı yaşatan, kendi dilimizi kurdurtan, kendi bakış açılarımızı armağan eden, kendi medeniyet yolculuğumuzu yeniden hatirlatan ve başlatan bir milattır. Hatırlatmakta yarar var: elbette ki Bediüzzaman ve Necip Fazıl olmasaydı Sezai Karakoç olmazdı. Yusuf Kaplan, Yeni Şafak Gazetesi, 21 Kasım 2008.
Bu şiir (Ağustos Böceği Bir Meşaledir), ister bir nesne olsun, ister bir kişi, bir olay, bir kavram, ele aldığı her şeyi yenileyici, yorumlayıcı, unutuş tozundan; ölüm külünden silkeleyip diriltici ve ilk kez görüyor; duryuyormuşuz gibi hayret ve hayranlık uyandırıcı özelliğiyle tipik bir Sezai Karakoç şiiridir... Bu şiir, her şeyden önce kendisine vücut kazandıran zihniyet itibariyle, |La Fontaine'nin temsil ettiği) Batı düşüncesine güçlü bir itiraz, Batı'nın varlık'ı; bilhassa tabiatı ve hayvanatı tasavvur ediş ve kavrayış biçimiyle (oradan da insanı ve toplumu anlayışıyla) bir hesaplaşmadır... Şair, varlığın anlamının çarpıtılması ve hakikatin üzerinin örtülmesi girişimine karşı, onun yaradılışındaki asıl hikmetin sezilmesine ve hakikatin tecellisine imkan sunan bir yeni ve doğru bakış, farklı bir perspektif getirmektedir... Şaban Abak, Kaşgar Dergisi, Sayı: 35, Kasım-Aralık 2003.
Reklam
“Görüntü görüntüyü, ses sesi yer Aşk dedikleri işte böyle bir yer Herkes gibi olmak, olmayacak bir şey Herkes gibi olmak, olmamak gibi bir şey” Cinas, tezat, tenasüp, benzetme, sihr-i helâl, tekrir... gibi söz sanatlarının dört dizeye sığdırılabilmiş olması ilginçtir. Söz ve anlam sanatlarının bu yoğunluğu lirik anlatımın öne çıktığının birbaşka göstergesidir... Şiirler serisinin üçüncü kitabı olan Körfez/Şahdamar/ Sesler, imge yoğunluğu ve lirik ifade bakımından diğerlerine göre daha öne çıkmış görünür. Bence Sezai Karakoç'un en güzel, en başarılı şiirlerinin yer aldığı bu kitabı oluşturan hemen her şiir bir imge patlamasıdır... (Monna Rosa şiiri |, sağlam bir imge temeli üzerine bina edilmiş sırça köşkler gibidir. Bu sırça köşkün kapıları ve pencereleri daima yarı aralıklar, hiçbir zaman sonuna kadar açılmaz... Monna Rosa lirik anlatımın doruğa ulaştığı bir şiir-kitaptır. Yaşantı şiirinin ilginç örneklerinden biridir bu şiir. Şairin imge yaratma yeteneği bu şiirden aldığı güçle sonraki şiirlerine taşınmış, şiire derinlik sağlayan imge yoğunluğu giderek daha disipline bir şekilde yansımıştır. Monna Rosa da doğa görüntüleri yaşantıya dayanan izlenimlerle birleşmiş, bunun sonucunda da duyguların lirik ifadesi bu şiiri ortaya çıkarmıştır. Baki Asiltürk, Lwdingirra Dergisi (Özel Sayı), Sayı: 9, Bahar 1999,
Diriliş külliyatı, düşünce yapımızı inşa eden kavramları esas anlamına ve özüne irca ederek tüm varlığa, yaratılmış olan her şeye dikkat ve duyarlık sahibi olma yolları; insana varoluşunu geliştirebileceği bakış açıları sunmakta; insanı üstün bir bilinç sahibi olmaya çağırmaktadır: “Avcı tüfeğini yöneltmiş avcı vurma bu kuşu Bu rengi bozma bu düzeni değiştirme Bu altın tüyler kan görmesin Seni evde beklerken çocuklar Onun da yuvasında bekleyen yavruları var Tüfeğini yere çevir Bu ölüme ancak yer dayanır Bu ölümü ancak yer kabul eder Bu ses göklere uygun ve ayarlı Üstünde kuş uçmayan ağaçları düşün
“Görüntü görüntüyü, ses sesi yer Aşk dedikleri işte böyle bir yer Herkes gibi olmak, olmayacak bir şey Herkes gibi olmak, olmamak gibi bir şey” Cinas, tezat, tenasüp, benzetme, sihr-i helâl, tekrir... gibi söz sanatlarının dört dizeye sığdırılabilmiş olması ilginçtir. Söz ve anlam sanatlarının bu yoğunluğu lirik anlatımın öne çıktığının bir başka göstergesidir... Şiirler serisinin üçüncü kitabı olan Körfez-Şahdamar/Sesler, imge yoğunluğu ve lirik ifade bakımından diğerlerine göre daha öne çıkmış görünür. Bence Sezai Karakoç'un en güzel, en başarılı şiirlerinin yer aldığı bu kitabı oluşturan hemen her şiir bir imge patlamasıdır... (Monna Rasa şiiri , sağlam bir imge temeli üzerine bina edilmiş sırça köşkler gibidir. Bu sırça köşkün kapıları ve pencereleri daima yarı aralıktır, hiçbir zaman sonuna kadar açılmaz... Monna Rosa lirik anlatımın doruğa ulaştığı bir şiir-kitaptır. Yaşantı şiirinin ilginç örneklerinden biridir bu şiir. Şairin imge yaratma yeteneği bu şiirden aldığı güçle sonraki şiirlerine taşınmış, şiire derinlik sağlayan imge yoğunluğu giderek daha disipline bir şekilde yansımıştır. Monna Rosa da doğa görüntüleri yaşantıya dayanan izlenimlerle birleşmiş, bunun sonucunda da duyguların lirik ifadesi bu şiiri ortaya çıkarmıştır. Baki Asiltürk, Ludingirra Dergisi (Özel Sayı), Sayı: 9, Bahar 1999,
Bu özellikleriyle Süt (Semih Kaplanoğlu'nun Yusuf/ Üçlemesi'nin ikinci filmi) İkinci Yeni ile dini harmanlayan, annelerin, çocukların, sütün, yılanların, meleklerin eksik olmadığı Sezai Karakoç şiirine uzaktan akraba sayılabilir. Semih Kaplanoğlu, Batı'nın da Doğu'nun da kültür birikimin. den eş derecede yararlanabilen, mitolojiden de tasavvuftan da nasibini almış, şiiri ve resmi sinemada buluşturabilen bir sanatçı. Bir şairin yaşamını yetişkinliğinden çocukluğuna doğru anlattığı Yumurta, Süt, Bal filmlerinden oluşan Yusuf Üçlemesi Karakoç'un Köpük şiirindeki “Bir insanı al onu çöz çöz çocuk olsun” dizesini akla getiriyor. Aynı şiirdeki “Bir kadını al onu yont yont anne olsun” dizesini de... Alin Taşçıyan, S/ar Gazetesi Pazar Eki, 4 Ocak 2009,
24 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.