Öyküler her zaman çeker beni, neredeyse daima hüzün tozuna bulanmış olmaları belki de sebep... Sahi yanımızda yaşanagelmiş bir hayatın kesiti gibi olmasına sebep, bu yüzüne gözüne bulaşmış hüzündür belki de, kimbilir. Yazma isteği uyandıran şeyler bunlar bende; birincisi iç sıkıntısı, ikincisi yazılmış bir öykü okumak. Sonuçta ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Kâh içine düşmüşsün, kâh şahit olmuşsun. Kuyu aynı kör...
Her hikayenin ana kahramanının, o son anda içinde taşıdığına inandığım ağırlıkla, devam ediyorum bir süre. Hem içim acıyor, hem de kendi meselesini unuttuğu için içim açılıyor okurken.
Okuyacak olana bir faydası olmayacak bu yazdıklarımın biliyorum. O yüzden affola boşa harcattığım bu vakit.
İyi okumalar...