istanbul’un yeni, karmakarışık düzeni insanı tanımadığı kişilerden korkmaya zorluyordu ne yazık ki.. yazık, çünkü asıl tanıdık kişilerdi korkması gerekenler.
Bu yaşa kadar hiçbir kadına sevgiyle yaklaşmadığını anladı birden. Heyecan, evet. El titreten, dudak titreten, deli gibi kalp çarptıran aşk sarhoşluğu, evet. Ona şu an sarılmazsam buracıkta yığılıp kalacağım duygusu, evet. Ama sevgi? Hayır.
Arada bir, eskiden okuyup sevdiği kitapları yeniden karıştırdığı, hatta sonunu bildiği halde yeniden okuduğu bile oluyordu. Yepyeni bir kitaba başlamaktı ona yorucu gelen…
Gene de meyhanede tek başına içmek, evde tek başına içmekten iyiydi; yapayalnızlıktan kurtarıyordu insanı. Yoksa yapayalnızlığını dünya âleme ilan etmek mi oluyordu?