Sadri Alışık Veda Değil Merhaba'dır kitaplarını, Sadri Alışık Veda Değil Merhaba'dır sözleri ve alıntılarını, Sadri Alışık Veda Değil Merhaba'dır yazarlarını, Sadri Alışık Veda Değil Merhaba'dır yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
- Madem ki hepimiz günün birinde çekip gideceğiz, o halde bunca matem, bunca kahır niçin? Sizinkisi matem değil zaten, korku, korku! Hayat demek, ölümü beklemek demektir. Öyleyse gidenin de kalanın da gönlü hoş olsun.
...
asıl içimi titreten, yine öyle bir boğaz akşamı, Çolpan'ın dönüşünü beklerken; söyledikleri olacaktır: "-... 90'lı yıllar bitiyor, acaba 2000 yıla kadar yaşar mıyız?" İkimiz aynı yaştaydık, benim cevap vermeme meydan bırakmadan, acı bir tebessümle demişti ki: "-... sen belki, ama benim yetişmeyeceğim, neredeyse kat'i!" Sadece bu sözler bile, onun dramatik yapısını, hüzne ve kedere yakınlığını göstermeye yetmez mi? Ne yazık ki, tahmini doğru çıktı; onu yılarca sonra, nedense -birkaçı hâriç- rolleriyle değil, yaptığı resimlerle, yazdığı şiirlerle hatırlıyorum.
Ölümün karşısında, ne desek, boş: aslında susmaktayız.
Attilâ ilhan.
4 Nisan 2005.
Maçka / Ist.
Bizim mesleğimiz bir "ihtiras" mesleğidir. Bu meslekte ki-
şiler, "Birbirlerini geçme yarışı" içindeler. Batı'daki gibi, biz-
deki oyuncuların birçoğu edepli, terbiyeli, kültürlü olmadığı
için birbirlerinin ayağına çelme takmaya uğraşırlar. Ve birbir-
lerinin dedikodularını yaparlar. Arkasından konuşurlar, iş al-
masın diye ellerinden geleni yaparlar. Oyuncu kesimi böyle ...
Yapımcı kesimi desen, hasbelkader bu işe girmiş "filmci-
liği" patates, soğan satar gibi bir ticari olarak görmüş, yalnız-
ca para kazanma yanını düşünmüşler. Filmlerinin içeriğini de,
konularını da ona göre ayarlamış ve kesinlikle filmin "estetik"
bir yönü olduğunun farkına varmamışlar.
Bunun farkında olanlar da zaten, "boş" vermişler. "Bana
ne, nasıl olsa çark böyle dönüyor" düşüncesindeler. Halbuki
böyle düşünülmese yılda 300-350 film yapıldığı dönemlerde,
bu işi bir sanayii dalı haline getirirlerdi. Sinemadan kazanılan
para, yine sermaye ve yatırım olarak sinemaya geri dönseydi
ve bu paralarla daha ileri teknolojideki araç-gereçlerden alın-
saydı, olay daha farklı olurdu.
Bizim filmcilerimiz bu yüzden, dış pazara açılamadılar. Ve
açılmanın da yollarını araştınnadılar. Yalnızca Türkiye'de, ör-
neğin 500 sinemada gösterilen filmden elde edilen gelirle ye-
tindiler. En azından bir Ortadoğu'yu ele geçirebilirle�di. Bunu
da yapamadılar.
“Madem ki hepimiz günün birinde çekip gideceğiz, o halde bunca matem, bunca kahır niçin? Sizinkisi matem değil zaten, korku, korku! Hayat demek, ölümü beklemek demektir. Öyleyse gidenin de kalanın da gönlü hoş olsun.”