Sahip Olmak ya da Olmak

Erich Fromm

En Eski Sahip Olmak ya da Olmak Gönderileri

En Eski Sahip Olmak ya da Olmak kitaplarını, en eski Sahip Olmak ya da Olmak sözleri ve alıntılarını, en eski Sahip Olmak ya da Olmak yazarlarını, en eski Sahip Olmak ya da Olmak yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ulaşılmak istenilen düzey, kadın ve erkeğin birbirine eşit olduğu ve evrensel bir burjuvazi diye adlandırılabilecek olan, herkese eşit ve ortalama bir yaşamın sağlanmasıydı. Eğer herkes bolluk ve konfor içinde yaşarsa, bireylerin sıkıntısız bir mutluluk duygusuna kapılacaklan sanılıyordu. Sınırsız üretim, mutlak özgürlük ve kısıtlanmamış mutluluk üçlemesi, yeni "ge­ lişme dini"nin temelini oluşturuyordu ve bu dinin dünyasal plânda yaşanması, eski dinlerdeki "Tanrı'nın Şehri"ne ulaşmak arzusunun yerini alıyordu.
Sayfa 21 - ArıtanKitabı okudu
Ama insanüstü güce erişmenin gerektirdiği, insa­ nüstü akılcılığı gösterememektedir. Artık şu gerçeği itiraf etme­ nin zamanı gelmiştir sanırım: Üstün insan, gücünün artmasıyla birlikte, gerçekte zavallı ve acınacak insan haline gelmiştir... Uzun süredir anlamamız gereken bu gerçeği, şimdi lütfen kabul edelim. Üstün insan olmakla, gerçekte, insan dışı bir varlık ol­ duk biz."
Reklam
İnsanların mutsuz olduk­ ları bir toplumda yaşıyoruz. Yalnız, çeşitli korkular altında acı çeken, ruhen dengesiz, yıkık ve bağımlı olan bu insanlar, önce bütün çabalarıyla kendilerine boş zaman yaratmaya çalışırlar, sonra da bu zamanı "öidürebildikleri” ya da geçirebildikleri oranda sevinç duyarlar. Ne acı bir çelişki.
Açgözlülük, toplumdaki sınıflar arasında sürekli bir savaşa yol açar. Komünistlerin ve sınıflan ortadan kaldıracağını ileri süren diğer sistemlerin, sınıf mücadelelerine son verileceği yo­ lundaki tezleri, hayalden öte bir şey değildir. Çünkü onlann sis­ teminin temeli de, sınırsız tüketim ilkesine göre kurulmuştur. Herkes biraz daha fazla şeye sahip olmak istediği sürece, sınıf­ lar oluşacaklar ve bunlar da sınıflar, hatta giderek uluslar arasın­ da savaşlara yol açacaklardır. Çünkü açgözlülük ve barış, bir arada olamazlar.
Bütün bu söylenenlerden şu sonuç çıkıyor: İnsan değişmeli­ dir ve bu zorunluluk ahlâkf. dinsel ve psikolojik bir gereklilik­ ten de öte, insan soyunun sürebilmesinin tek çaresidir. Doğru yaşamak, yalnızca bazı ahlâkî ve dinsel yasalara uymak demek değildir. İnsanlık tarihinde ilk kez, insanlığın, fiziksel olarak varlığını sürdürebilmesi, kendi kalbindeki köklü değişikliklere bağlıdır. Bunun gerçekleşebilmesi için de, ekonomik ve sosyal düzenlerin, bireylere kendilerini değiştirebilme şansını ve cesa­ retini verecek biçimde değişmeleri gerekmektedir.
Sağlıklı insan aklı" için, "sahip olmak" ile "olmak" arasın­ daki ayrım, insan yaşamının normal bir fonksiyonu gibidir. Ya­ şayabilmek için, o şeylere sahip olmamız gerektiğini düşünürüz. Ama sahip olmanın, daha çok şeye sahip olmanın, yaşamın tek amacı olarak açıklandığı, insanların değerlendirilmesinde "mil­ yon değerinde" gibi tanımlarrıalann kullanıldığı bir toplumda, "sahip olmak” ile "olmak” arasındaki farkın anlaşılamamasını doğal karşılamak gerekir. Ayrıca, çoğu kez "olmak"ın tek yolu da "sahip olmak"tan geçiyor gibi tanıtılmaktadır. Yani günümüz toplumsal değer yargılanna göre "hiçbir şeye sahip olmayan bir kişi, bir hiçtir" sonucuna varıyoruz.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.