Tüketim Toplumuna Eleştirel Bir Bakış

Sahipsiz Gölge

Tahir Zira

Sahipsiz Gölge Gönderileri

Sahipsiz Gölge kitaplarını, Sahipsiz Gölge sözleri ve alıntılarını, Sahipsiz Gölge yazarlarını, Sahipsiz Gölge yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sevmek insana, hayatı, kalbinin bir parçası gibi hissettiren canlı bir süreçtir.
Sevmek, sevilen kişiyi prangalamak değil, ona bir kanat vermek, uçmasına izin vermek hatta yardım etmektir. Gerçek aşk, insanın hiçbir çıkar gözetmeksizin verdiği ve karşılığında hiçbir şey beklemediği yerde başlar. İnsanı yücelten sevginin adımları, bu beklentisiz sevginin içindedir.
Reklam
Sevmek soyut bir kavramdır ve birçoğuna göre aslında sahip olmak noktasından değerlendirilmeyecektir; gelin görün ki belki de insanların en fazla "sahip olduğu'nu sandığı şeydir sevgi. Sevgiyi bir pranga ve esaret olarak görenler ona sahip olabileceklerini düşünürler. Diğer bir taraftan "olmak yönelimli bir sevgi, seven kişiye bir ruh, bir can bağışlar. Sevmek, başlı başına yaratıcı bir eylemdir ve insan varoluşunun temelini oluşturur, Sevmek, insanın iç dünyasında aşkın duygularını harekete geçiren, kör noktalarını aydınlığa kavuş toran, cansız bir kimseye can veren, kısaca insanlardaki ölü toprağı atan bir diriltme eylemidir.
Bir şeyin ne olmadığını açıklamak ne olduğunu açıkla maktan daha kolaydır. Bu sebeple "sahip olmak"ı açıklamak kolayken; "olmak'ı açıklamak güçtür. Olmak, bir mülkiyet değil, bir eylemdir.
Varoluş, doğrudan doğruya yaşanan, tutulamayan, hapse dilemeyen, araçsız olarak kavranan bir katılımdır. İnsan ise bu varoluşta, varlık'a katılan olmak bakımından bir "sır "dır.
Öyle bir dünyadır ki bu, insanlar varlığı yalnızca rakam ve istatistiklere indirgemişlerdir. Böylesi bir dünyada sahip olmak var olmaktan daha önemlidir. Marcel, insanın bir nesneye sahip olma yönelimi ile yaklaşabileceği gibi bir duygu ya da bir düşünceye de aynı yönelimle yaklaşabileceğini ifade eder. Bu yönelimin öznesi bir ev veya otomobil gibi mülkler yahut bir yetenek, sevgi, zevk veya acı olabilir. İnsan bu öznelerden ne kadarına sahip olduğunu ve hâkimiyeti altına aldığını düşünürse, sahip olduğunu düşündüğü bu şeyler en nihayetinde kendisini hâkimiyeti altına alacaktır. Varlığa katılmak yerine ona sahip olmayı seçen insan, hüküm sürdüklerinin hakimiyeti altına girecektir. Netice itibarıyla insan, sahip oldukları tarafından tüketilmek tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Eşya, şeyler dünyasıdır, insan ise bu şeyler dünyasında mutlak mâlik olan değil; bu şeylerle ilişkiye mâlik olandır.
Reklam
48 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.