Kendini kandırmak...
İnsanın yalanlardan kendine maske yapabilirdi. Eğer çok fazla kalırsa maske deriye yapışabilir ve çıkması daha zor olurdu. Ya da bazen yalanlar artık yalan olmaktan çıkıp kendi doğrularımız haline gelirdi. Gerçeklerden kaçmanın etkili bir yoluydu. Hatta bazen o kadar uzaklaşılırdı ki gerçeklerden,kendine ait olmayan bir yolda kaybolurdun.
"Efendim?"
"Arkadaşına gideceğini bana neden söylemedin?"
Sesi öfkeliden çok endişeli gibiydi. Neden bu kadar endişelenmişti sahi, anlamamıştım.
"Ben, bilmiyorum. Yarın sınavlarım başlıyor ve burada daha iyi çalı-"
"Seni kaybediyorum değil mi? Şahmelek ne yapsan haklısın, hiçbirşey diyemem. Kendimi sana savunamam da... Ama yine de yüzsüzüm işte... Evet öyleyim! Hala benim sevgilim ol istiyorum. Benim ol, benimle kal..."
Son cümleleri dudaklarından fısıltıyla ve yakarışla çıkmıştı. Kalbim sıkıştı acıdı.
"Ben seni kaybetmek istemiyorum."
Dudaklarımdan firar eden hıçkırığı engellemek için çok geç kalmıştım.
"Ağlama güzelim... Ağlama lütfen... Seni böyle ağlatanın ben olduğumu bilmek beni delirtiyor." "Allah beni kahretsin!"
Anında "Etmesin!" Diye haykırdım.
Bana şiddetli bir kalp ağrısı veren adam, o küçük kalbimi öpüp iyileştirecek olan tek adamdı aynı zamanda. Aşık olduğum adam ve gerçekten ilk defa canımı yakan tek adam...
Aslan?"
"Hemen bana bir fotoğrafını çekip yolla..."
"Neden, ne oluyor?"
"Sadece...yollar mısın? Seni görmek istiyorum. "
"Tamam yapacağım. "
"Bekliyorum."
"Çok güzelsin. "
"Teşekkür ederim."
"Sana özellikle yaklaşmamaya çalıştım. Bilerek soğuk davrandım ama sen hiç gitmedin. Neden beni bu kadar zorluyorsun? Neden pes etmiyorsun küçük kız?"
"Istemiyorum."
"Neyi istemiyorsun?"
"Pes etmeyi işte... Seni öylece kendine bırakmayı istemiyorum. Gözlerinin içi gülmüyor hiç... Aklından çıkmayan o kötü düşünceler her neyse onu değil beni düşün istiyorum."
İnsanalar huzuru tanımlayabilmek için yıllardır sözcükler aradılar. Kimileri için huzur uzun süren sessizlikler oldu; kimi için kırlarda yaz güneşi altında tembelce yatmak; kimine göre ise akşam uyurken içinde rahatsızlık verici bir şey hissetmemekti.
Sarılmak, ben yanındayım, seni seviyorum, mutluluğunu paylaşıyorum, üzülmene dayanamıyorum; gibi birçok cümlenin eyleme dökülmüş halidir aslında... Bazen bunları sözlü olarak duymaktan daha güzel gelirdi.
Yağmur, kimseler yokken tadı daha da çıkan şeylerdendi. Sessizliği bozan huzur, mutluluk... Yatmadan önce duyulan ninni gibi derinden ve sakin... Onu seveni güzelleştirir, ferahlatır, huzur verirdi. Sevmeyeni en olmadık yerde yakalar, sırılsıklam ederdi.
Sarılmak, bir bedende iki kalp atışını hissetmekti. Öyle bir elektirkti ki sarıldığımızda herşey silindirdi yeryüzünden. Sadece o an olurdu. Sonsuz bir huzur kaplardı havayı... Tutku, istek ya da şehvet değildi.