Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sahte Dindarlar Sahte Laikler

Seyyid Ahmet Arvasi

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Müslümanlar, yüksek basiretleri ile bu oyunu görmeli, gerçekten inanmış aydınlar, İran'dan ve Suudi Arabistan'dan, yahut Cami-ül Ezher'den kaynaklanan fitneler karşısında uyanık olduğu gibi, "Tanrıtanımaz ve marksistlerin tahrikleri" karşısında da çok dikkatli olmalıdırlar.
Yine hemen belirtelim ki, İran Şiî Cumhuriyeti'nin ve Vehhabî Suudi Arabistan Krallığı'nın esas maksadı "Laik Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak değildir. Her ikisinin de ortak hedefi, asırlardır, bu milletin vicdanını yoğuran "Ehl-i Sünnet Vel Cemaat" inançlarını yıkmak, Türk milletini ve devletini kontrol altına almaktır. Bu oyun, Cumhuriyet'ten önce de oynanıyordu.
Reklam
Türk, bütün tarihi boyunca böyle olmuştur ve böyle davranmıştır. Bazıları, Yavuz Sultan Selim Han'ın yaptığı "Çaldıran Savaşı'nı bir mezhep kavgası sanırlar. Oysa durum, tamamı ile başkadır. O zaman da İran'ın gözü Osmanlı-Türk topraklarında idi. "Şiiliği" ideoloji edinen İran siyaset adamları, ülkemize bu kanaldan sızmak ve yönetimi ele geçirmek istiyorlardı. İşte Yavuz Selim Han, düşmanın bu arzusunun, bir daha dirilmemesi için "Çaldıran "Savaşı"nı yapmış ve İran'ın emperyalist emellerini yerle bir etmişti. Şimdi, Humeyni bizden bunun intikamını almak istemektedir.
Aynı şekilde, Sultan II. Mahmud döneminde, İngiliz'lerin kışkırtması ile Hicaz'da ayaklanan Vehhabi Suudiler de imparatorluğumuzu bölmek istiyorlardı. Sultan'ın, Kavalalı Mehmed Ali Paşa'yı bunların üstüne gönderip Vehhabi Suudi isyanını bastırıp, ele başlarını yakalatıp İstanbul'da idam etmesi de yine bir mezhep savaşı olmayıp doğrudan doğruya bir devletin kendini koruması için verdiği mücadeleden ibarettir. Suudiler, bu acıyı unutmamışlardır.
Esefle belirtelim ki, günümüzde yine İran ve Suudi kaynaklı fitne susmuş değildir. Fırsat buldukça, şeytanın aklına bile gelmeyen metodlar ile ülkemize sızmaya çalışmaktadır. Onun için ve ısrarla yıllardan beri diyoruz ki, "Bir devlet, milletinin dînine sahip çıkmaz, kendini çeşitli komplekslere kaptırarak, dîn sahasını ihmal ederse; millet, sağlam, yeterli ve tatmin edici bir din eğitim ve öğretiminden geçirilmezse, başka devletler 'sahte sahipçilik tavrı' içinde meseleleri istismar ederler". Dediğimiz bir bir çıkmıyor mu?
Milliyetçiliği, "geçici bir duygu" sanan zavallı idraklere yazıklar olsun!
Reklam
Herkes bilir ki, "lâiklik", Hıristiyan Dünyası'nda doğan bir kavramdır. Bu âlemde, asırlarca süren kilise,-devlet çatışmasının bir ürünüdür. Kelimenin aslı Yunanca "laikos"tur. Hıristiyanlar, kilise adamlarına (ruhbanlara) "clérici" ve bunların dışında kalan ve dîn adamı sıfatı taşımayan halka da "laici" derlerdi. Görüldüğü gibi, Batı kültüründe de "lâiklik" dinsizlik demek olmayıp "ruhban sınıfına" mensup olmamak demektir. Bu haliyle "lâiklik", dîndarlığın zıddı olmayıp "ruhban sınıfının dışında" olmak demektir.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.