Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sakıncalı Piyade (İki Perdelik Oyun)

Uğur Mumcu

Sakıncalı Piyade (İki Perdelik Oyun) Sözleri ve Alıntıları

Sakıncalı Piyade (İki Perdelik Oyun) sözleri ve alıntılarını, Sakıncalı Piyade (İki Perdelik Oyun) kitap alıntılarını, Sakıncalı Piyade (İki Perdelik Oyun) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Duruşma yargıcı, tanık erlerden birine sorar: — Sen duymuşsun, bu sanık, neye küfretti? — Muhtara komutanım. — Hangi muhtara? — Bizim muhtara. Mehmet Arkış'ın, 12 Mart Muhtırasına küfür ettiği işte böyle inanılır tanıklarla kanıtlanmış oluyordu...
kral altıncı lenin, evet, efendim :D
Bir sıkıyönetim görevlisi, "V. İ. LENİN" biçiminde yazılan Lenin'in adını taşıyan bir kitabı görünce: -Yaz oğlum, Altıncı Lenin...
Sayfa 38 - um:ag YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Başı önünde, elleri arkada, koridoru bir başından öbür başına kadar adımlar, sonra yeniden döner, bu arada, Anayasa’nın 20’nci maddesiyle kendisine tanınan düşünce özgürlüğünden, gerektiği gibi yararlanırdı.
Sayfa 110 - Tekin YayıneviKitabı okudu
Yahu, amma da sağlam sınıfmış bu burjuva sınıfı. Önüne gelen bu sınıf üzerinde hakimiyet kuruyor, yine de bu sınıfa bir şeyler olmuyor... diye gülüşürdük. Bu da bir cezaevi eğlencesiydi
"Sağı, solu belli olmaz." Bu söz, ne yapacağı belli olmayan kişiler içindir. Türk siya­ sal yaşamında bu söz çok geçerlidir. Adama bakarsınız, solcu mu solcu, ilerici mi ilerici, ama bir tehlike gördü mü, haydi, öbür tarafa. Hani nerede bu adamın sağı, nerede solu?
O günlerdeki aramalarda ilginç olaylar geçiyordu. Bir sıkıyönetim görevlisi, "V. İ. LENİN" biçiminde yazılan Lenin'in adını taşıyan bir kitabı görünce: "Yaz oğlum, Altıncı Lenin" demişti. Che Guevara'nın fotoğrafını bir hafif müzik sanatçısına* benzeten bir başka iyi niyetli görevli de, bu suç kanıtına el koymak isteyen bir onbaşıyı şiddetle azarlamıştı. *: Muhtemelen Barış Manço
Reklam
Bütün solcular Erdal Öz'ün kitabevine gittiğine göre, bu kitabevi gizli bir hücrenin genel merkezi olmasın?!
Sayfa 37
ANAYASAYI “TANGIR TUNGUR” EDENLER… (2/3)
Savcının ölüm cezası istediği bir sanığı yargıç beraat ettiriyor. Suç siyasal nitelikte ise, nedir bunun kökeninde yatan hukuk mantığı? Bu soruyu sordunuz mu, hep yanlış yanıt alırsınız. Çünkü bu bir hukuk sorunu değildir. Soru yanlış sorulmuştur. Bu gibi sorunların temelinde siyasal gerçekler yatıyor. Bunun kökeninde de sınıfsal nedenler… Öyleyse olağanüstü dönemlerin yargısal kararlarını, salt hukukun biçimsel kurallarıyla ölçüp tartamazsınız. Çünkü terazinin bir kefesine siyasal nedenler yerleşmiştir. Ağırlıklar, ölçüler değişmiştir. Bu ölüm cezaları neye dayanılarak veriliyordu? Ceza Yasası’nın yüz kırk altıncı maddesine. Anayasa’yı silah yoluyla değiştirmek…Yani yasadaki tanımla, Anayasa’yı “tağyir, tebdil ve ilga” etmek… Cezaevinde özellikle köylü sanıkların, yasanın bu sözlerine hiç dilleri dönmezdi. Bu maddeden tutuklanıp cezaevine atılanlar, içerde önüne gelene sorarlardı: -Anayasayı tangır tungur etmişiz; bastılar sopayı, nedir bunun cezası? Bizde anlatırdık, Anayasa’nın nasıl “tangır tungur” edildiğini.
— Beni arıyormuşsunuz, nereye teslim olayım?. — Bizim bir bilgimiz yok efendim... Sıkıyönetim Savcılığını arıyorum. Onlardan da bir yanıt alamıyorum. Ankara Emniyet Müdürlüğüne telefon ediyorum. — Bizde adınız yok? Her halde Sıkıyönetimin işidir.. Allah Allah, biri bizi işletiyor mu yoksa?. Yıldırım Bölge Tutukevine telefon ediyorum. Oradan da yanıt alamadım: — Bizim bir bilgimiz yok...
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.