"Benim dümenim onun aşkıdır; ne tarafa döndürürse o tarafa giderim.
Kâh emîr olur buyruk yürütürüm, kâh esir olur yerlerde sürünürüm.
Ancak her nefeste bu ferman sahibinin mahkûmuyum.
Bir gün talebelerinden birisi kendisine şu soruyu sordu 'Tasavvuf nedir?' Bu soruya verdiği manidar cevap şu oldu: 'Kimseyi incitmemek ve kimse tarafından incinmemektir.'
Bizim bütün sıkıntımız, muhafaza etmemiz gereken târihî ve millî değerlerimizi ziyan etmemizdir. Biz, bahâ biçilmez bir hazineye sahip olduğumuz halde onun içinde kapalı kalıp açlıktan ölen milyarderler gibiyiz...
"Senin ordun var. Ordunda da askerlerin var. Kimi çavuş, kimi onbaşı, kimi yüzbaşı hatta paşa. Bunların hiçbirinde gözüm yok. Bana: ''Emir erim. . . de, yeter, ister barışa yolla, ister savaşa. . ."