Sandık Gözlemcisinin Uzun Günü kitaplarını, Sandık Gözlemcisinin Uzun Günü sözleri ve alıntılarını, Sandık Gözlemcisinin Uzun Günü yazarlarını, Sandık Gözlemcisinin Uzun Günü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sandık Gözlemcisinin Uzun Günü komünist parti üyesi Amerigo Ormea’nın bir seçim gününde yaşadıklarını anlatıyor. Gönüllü olarak denetçi yazılan Ormea’nın oy verme sürecinde başına gelenler sayesinde aslında henüz faşizmden çıkıp demokratikleşme yolunda ilerleyen İtalya’nın siyasi iklimi, kültürel durumu, insan ilişkileri hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Politikanın kamu yararına değil kişisel çıkarlar uğruna şekillendiği bir atmosferi, detaylarıyla okurken bir yandan da Ormea’nın kız arkadaşı ile arasında geçenlere, bu ilişki üzerinden iç hesaplaşmalarına şahit oluyoruz. Koltuk ve iktidar kavgaları, din üzerinden şekillendirilmeye çalışılan toplum, sadece oy verme gününde fikri istenen seçmen, her zaman tarafsız ve bağımsız olması gereken yargının yanlılığı… Ne kadar tanıdık manzaralar değil mi? Italo Calvino okumaya devam. Herkese tavsiye ederim
Ayın anlam ve önemine binaen. Bu yol taşlık, bu yol zorlu.
Italo Calvino'ya çok yanlış yerden başlamış olsam da (Bunu şu an farkediyorum.) çok sevmiştim. Çünkü ben postmodern severim. Bu kitap belki ilk tanıma kitabı adına iyi bir seçenek olabilir. İyi bir öykü yazarı kendisi. Bayıldım.
Bu novellada kendisinin öykücülüğüne daha çok dalıyoruz. Bir seçim günü Cottolengo'daki düşkünler yurdunda sandık gözlemcisi olan komünist partili Amerigo'nun o gün yaşadıkları. Amerigo gün boyunca müthiş şeyleri sorguluyor. Siyasetin yeri, sahteliği, çıkarları, insan ruhu, içerisi, dışarısı, asıl düşkünün kim olduğu, insanların iki yüzlülüğü ve hayatın deveranı gibi konulara Calvino'nun şöyle bir değindiği düşündürücü eseridir kendisi. Ezcümle, bir Calvino ile tanışayım ama okuması zor olmasın diyenler buyursun.
İçinden:
"Yani her işin önemli anı; başlangıcı, tüm çabaların tek bir amaca yöneldiği, sadece geleceğin düşünüldüğü an mıdır?Her kuruluşta, kalıplaşmış, tekdüze yöntemlerin başa geçtiği bir zaman gelmez mi? Yoksa yoksa asıl önemli olan, kuruluşların eskimesi değil, kullanılan araçlara yeniden gerçeklik veren boyuna kendini yenileyen insan iradesi ve gereksinimleri midir?"
Keşke artık başrolde gerçekten insan iradesi ve gereksinimleri olsa.
Ama güzelliği değer ölçeğinin çok yüksek bir üzerine koymak, çarpık çurpukları sarp kayalıklardan atacak acımasız bir uygarlığa doğru ilk adım sayılmaz mıydı?
Yoksa asıl önemli olan, kuruluşların eskimesi değil, kullanılan araçlara yeniden gerçeklik veren, boyuna kendini yenileyen insan iradesi ve gereksinimleri midir?
Yani her işin en önemli başlangıcı, tüm çabaların tek bir amaca yöneldiği, sadece geleceğin düşünüldüğü an mıdır? Her kuruluşta, kalıplaşmış, tekdüze yöntemlerin başa geçtiği bir zaman gelmez mi?
Kuşkuculuğa savaş açan kişi kendi zaferinden kuşku duyamaz, yenilmeye boyun eğemez, yoksa düşmanla özdeşleşmiş olur. Ve her işin başı, anlaşılması zaten pek o kadar zor olmayan şeyi anlamış olmaktır.