“Duvarda tırnakla çizilmiş küçük çizgiler de vardı..Saydı..Biri yirmialtı, biri yirmidokuz, biri yedi..Küçücük bir çizik kim bilir ne denli yoğun acılarlarla, işkencelerle yüklü bir günü anlatıyordu..”
İlk 'komünist' sözcüğünü Dörtyol'da, bir duvar afişinde gördü. Ortaokula gidiyordu. Ağzından kırmızı alevler çıkartan bir ejderha resmi vardı afişte. 'Komünizm tehlikesi' yazıyordu üstünde. Komünizmi afişteki gibi bir şey sanıyordu.
Lise birde Yaşar Kemal'in 'İnce Memed'ini okudu. Hayran kaldı. Oysa Yaşar Kemal'e de 'komünist', roman içinde 'komünizm propagandası yapıyor,' diyorlardı.
"Bir daha böyle komünist kitaplar okuma," dediler ve Nihal Atsız'in kitaplarını verdiler.
"Herkes kendi hücresinde yaşıyor. Onların da gözleri bağlı, elleri ayakları zincirli. Bir gün gerçek birer tutuklu olduklarının bilincine varacaklar. Uzlaşamayacaklar hücreleriyle, zincirleriyle, gözbağlarıyla; kıracaklar, yok edecekler..."
“Belki bin kez aynı şeyleri düşündü..Ve sık sık hücre duvarındaki yazılar geldi gözünün önüne..
_Kahrolsun faşizim..
_Zulüm mutlaka yenilecektir..
_Arkadaş sakin paniğe kapılma..”