"Önce tereddü etti. sonra yavaşça yatağından kalktı, terliklerini giydi, üstüne sabahlığını geçirerek kapıyı açtı. Elektriği yakmadan karanlık koridora çıktı. Bir an dinledi. Dışardan ağustos böcekleri gürültüsü kulaşına kadar geliyordu. Tam o sırada koridorun penceresi önünde bir gölgenin geçtiğini görür gibi oldu. Tahtaların gıcırdamaması için duvarın kıyısında yürümeğe başladı. Ay ışığı bulutların arasından sıyrılarak koridoru aydınlattı. Birden bir yanık kokusu geldi burnuna. . Olamazdı!.. Evet.. Biri onu diri diri yakmaya çalışıyordu. Bayılacak gibi oldu..."
(Arka Kapak)