"Aldın mı vereceksin. Sadece bu âlemin değil bütün alemin de kuralı bu. Can alırsan can verirsin. Düzen denge üstüne kurulmuş. Kalp kırarsan kalbin kırılır."
Yolculuk, bu kez saklı bir aşkın, sarsıcı ve içten bir vedanın dışavurumuyla başlıyor. Kornelyus'un Ezgisi ile çıktığımız yolculuk, Antonyus'un eşliğinde devam ediyor. Finalde birbirine dolanmış düğümü çözmek için birkaç ilmek daha açtık Şedaraban ile. İzin verin hislerimi anlatayım dilim döndüğünce...
Şedaraban, Türk musîkisinde bir makam. Ah bir dinleseniz.. Her ses sanki bize Anton'u, Nora'yı, Kaspar'ı anlatıyor. Hikâyenin temelindeki bu makam, bizi işte bu karakterlerin hayatına bırakıyor.
41 yaşındaki felsefe hocası Lindsey'in, 22 yaşındaki Anton'a aşkı...
"Etten adam" olarak kendini tanımlayan Anton'un Lindsey ile yaşamı yeniden hissetmeye başlaması... İhanet kavramına bambaşka açılar, Osmanlı Donemi'nden tutun da darbelere kadar...
İşlenen bir cinayet; değişen kişilikler ve sevgi.
Bertolt Brecht'ten Louis Aragorn'a, Schopenhauer'dan Nazım'ımıza...
Ben bu kitabı size olay,mekan, karakter, sebep, sonuç ilişkisiyle anlatamam. Şedaraban okumanız değil, hissetmeniz gereken bir metin. Kurgudan çok karakterleri anlamanız gerek. Yolculuğun devamını kalbim ağzımda bekliyorum. Okumanızı ne kadar istediğimi söylememe gerek yok bence. Okumazsanız, çok şey kaybedersiniz.