- "Ceset ruhtan hesabsız kemâller elde ettiği gibi, ruh da cesetten büyük faydalar devşirir. Ruh, bedenden devşirdiği faydalarla işitici, görücü olur ve onunla dile gelir. Ruh, bedenle heykelleşir, alıcı olur ve madde âleminin fiillerine erer. İşitme ve görme hasseleri bedendedir. Ruh cesede ilişince aynı evin konukları olurlar. Hayli zaman bir yerde kaldıkları için birbirlerinden kemâl alırlar. Bu kemâllerde gitgide sabitleşir. Birbirlerinden ayrılınca, birleşmiş sıfatlar silinmez. Ruh, işitir, görür, hisseder. Mizaçları, sıfatları ve bilgileri ayrı iki insan bir müddet beraber bulunsalar, birbirlerinin mizaç, tabiat ve bilgilerinden pay alırlar. Ayrıldıkları zaman da, her birinin öbüründen aldığı huy ve bilgi yerli yerinde kalır, kaybolmaz..."
"Şerh-i Makâsıd" sahibi diyor ki:
- "Felsefeciler, ruhun maddeyi idrakinden zâhirî ve bâtınî his âletlerini şart bilmişlerdir. Bu yüzden, bu hislerin yuvası olan bedenden ruh ayrılınca, artık maddeyi idrak etmez. Nitekim ölülerde his kalmaz."
Hak ehlinin anlayışına göre ise, ruh için, bedenden ayrıldıktan sonra yeni bir madde idraki vardır. Zira ruhun idrak fiilinde his âletleri iştirak sahibi değildir. Onun içindir ki, mezar ziyaretlerinde ölülerin cesetlerinden ruhlarına yönelmek usûldür..."
- "Hak ehli, ruhun maddeyi idrakini mutlaka his âletlerine bağlı görmezler. Belki bu idrak, ruh için, bedende bulunduğu müddetçe his-duyu âletlerini kullanarak kazanılmış bir sıfattır. Âlet ortadan kalkınca da sıfat yerinde kalır, Göz, kulak ve öbür his âletleriyle elde ettiği şeyler kendisinde kaydedilmiş olup, ruh onları bedenden ayrıldıktan sonra görür. Lâtif olan ruhun, kesif bedene ilişmesindeki murad ve hikmet, işte bu ahengin meydana gelmesidir..."
- "Hayâlî keşif diye isimlendirilen rüyâların izâhı şöyledir ki, ruh uyku hâlinde gaibler âleminden bazı mânâ ve suretleri görür; nefs de ruha ilişkisi bakımından o görüş ve anlayışta ruha ortak olur. Hayâl kuvveti gaiblerden devşirdiği surete kendi elbisesini giydirince, ruh da onu o elbise içinde müşahede eder. Rüyâ tabircisi, o hayâl elbisesinin altındaki hakikî suret ve mânâya ulaşarak ruhun gaibler âleminde gördüğü şeyin hakikatini bildirir.. İşin sıhhati bakımından rüyâyı görenin hâli, zamanı, mekânı, muhiti ve tâbircinin hâli, şanı ve anlayışı birer mühim ölçüdür."
- "Rüyâlar daima hâlistir ve hiçbir zaman boş değildir. Allah'ın ders ve hikmetlerini misâller âlemine nakşedici tecellilerdir. Zâhirlerine göre anlaşılması mümkün olmayan şeylerdir. Bazen aynıyla zâhirlerine göre çıkan rüyâlar bulunsa da, onların büyük kısmı tâbir ve tefsire muhtaçtır.
- "Masiva" ismi verilen imkânlar âlemi üç kısma bölünmüştür. Misâl âlemi, ruh âlemiyle, madde âlemi arasında berzah, kavşak çizgisidir.
Misâl âlemi ayna gibidir. Ruh ve madde âlemleri arasındaki mânâlar bu aynayla, lâtif sûretler hâlinde akseder. Ruh ve mânâ âleminden her mânâ ve hakikat için misâl âleminde hususî bir heyet ve suret vardır. Bununla beraber misâl âlemi, aslında suretler ve şekillerin âlemi değildir. Öbür kendilerine akseden mânâ ve hakikatlerin, suret ve şekil hâlinde toplayıcısıdır.. Bizzat kendisi, yâni misâl âlemi, aslında saf ve berrak bir aynadan ibarettir ki, ayrıca bir suret ve şekil belirtici olmaktan uzaktır. Onda görünen renk ve çizgiler, daima dışarıdan gelmedir."