Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sembol Kavramının Doğası

Ernst Cassirer

Sembol Kavramının Doğası Gönderileri

Sembol Kavramının Doğası kitaplarını, Sembol Kavramının Doğası sözleri ve alıntılarını, Sembol Kavramının Doğası yazarlarını, Sembol Kavramının Doğası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Roma hukuku hukuksal kişilik kavramını belli kalıplara otur­tur ve belli fiziksel özneleri hukuksal varlık olmaktan yoksun bıra­kır. Bu durumda gerçek varlıkla gerçek isim de, hukuksal anlamda, mahkeme kararıyla yok sayılır. Roma anayasa hukukunda, köleler bağımsız kişilikler olarak görev yapamadıkları için, hukuken onla­ra hiçbir isim verilmez.
Herder dilin kaynağı konusundaki makale­sinde şöyle söyler: “însan dili, kendine özgü basiretlilik haliyle ve bu basiretle (yansıtma) ilk kez serbestçe etkilenerek icat etmiştir.” Bir hayvanın, mesela bir kuzunun insanın gözü önünden geçip git­tiği düşünülsün. însanın bilincinde onunla ilgili hangi fikir, hangi imge oluşur? Oluşan şey kurt ya da
Reklam
Nesnesel gerçekliğin ve yaşama gerçekliğinin özünden bir ay­rılış, benzer bir zorlayıcı sapma, düşünsel olarak biçim vermenin di­ğer tüm süreçlerini de kapsayıcı anlam taşımaktadır. Çünkü bu süreç­lerin hepsi hiçbir zaman gerçek olanın kendisini kayda geçirmez; bu düşünsel biçimlendirme süreçleri, gerçek olanı herhangi bir şekilde kayıt altına alıp tasvir etmek için işaretlere, sembollere sığınmak zo­rundadırlar. Bütün işaretlere ise dolaylılık laneti siner. Açıklık arzu­landığında işaret perdelemek zorundadır. Böylece dil sesi öznel ve nesnel olayları, ‘içteki’ dünyayı olduğu gibi ‘dıştaki’ dünyayı da her­ hangi bir şekilde ‘ifade etmek’ ister. Fakat sesin olaylardan ve dün­yadan ele geçirebildiği şey, bireysel varoluş ve yaşantı değil sadece ölü bir kısaltmadır. Sesin kendisi için talep ettiği her ‘anlam’ hiçbir zaman ‘dolaylı anlatım’ın dışına taşamaz. Dolaylı anlatım ise gerçek seyrin somut toplamı ve çeşitliliği karşısında boş ve verimsiz olarak ortaya çıkmak zorundadır. Bu, benin dünyası için olduğu gibi nesne­lerin dünyası içinde geçerlidir. ‘Ruh konuşursa, o artık ruh olmaz.’ Buradan modern septik dil eleştirisinin çıkardığı sonuca, dilin sözde hakikat içeriğinin karmakarışık olduğu ve dilin içinde sadece ruhun düş görme niteliğinin kendini gösterdiği anlayışına ulaşmak için sa­dece bir adım kalır.
çeviriye önsözden
Cassirer insanı sembolleştiren varlık olarak tanımlar ve insanın sembolik bir dünyada yasadığı tezini savunur. Kendimizi saran sembolleri oluşlurup aynı zamanda onlar tanırından kuşatılmış şe­kilde yaşamaktayız. Öyleyse bu sembolik dünyanın içyapısını» nü­fuz etmek gerekir. İşte Cassirer. bunu hedefleyen felsefesini 'sem­bolik formlar felsefesi' diye adlandırır. Bu birkaç cümleden de an­laşıldığı gibi, Cassirer'in düşüncesinin merkezinde sembol kavramı yatmaktadır. Gerçi sembol kavramı özellikle dil ve edebiyat açısın­dan da vazgeçilmez ve bir o kadar da sır dolu bir kavramdır. Ko­nuşma dilinin kelimelerinden işaret dilinin imlerine kadar her şey dembolik bir nitelik taşımakladır. Sembolün ve onun en önemli iş­levi olan sembolikliğin anlamı bütün incelikleriyle ortaya konul­mazsa, mesela sembol ile ‘işarel'in. ‘sembolik olan' ile 'işaret eden’in farkı ayrıntılı biçimde soruşturulmazsa, kavrayış düzeyi­miz -Cassirer’in ifadesiyle- somut olanın çerçevesini aşamaz. Oysa soyul düzeye yükselme gelişmişlik anlamına gelir.