Yaşamın anlamını, aşkı, huzuru, dermanı, hayata dair ne varsa insanlara ve eşyalara bağlayarak, gerçeğinden uzaklaşıyor insan. Güçlü yaradılış gayesinden hep bir adım uzağa gidiyor farkına varmadan. Hayatın içinde bir başına, bir garip, giderek yalnızlaşıyor. Herkese ve her şeye yetişen ama kendine geç kalan oluyor. Yoruluyor, usanıyor ve içe kapanıyor sonunda.
Tüm bunlardan biraz uzaklaş ve kendi kenarına, can kenarına çekil. Dinle kâinatın sesini, ne fısıldıyor sana, duy can kulağıyla. Bir süre kapa gözlerini... Unut herkesi ve her şeyi. Kaldır koy bir rafa onu ve onları... Geç bu maddeden, geçicilikten, sahtelikten ve onlar dediğin her canlıdan... Hakikatine dön!
Ve de ki, asıl o, gerçek o, ancak Allah'tır.
Tasavvuf felsefesinin özünde; yaratıcı evreni, kendi güzelliğini görmek için, kendinin eşi olarak yaratması yatmaktadır. Tüm evren aslında onun bir görüntüsüdür. Yani yaratıcının özünde, bizim kendi dünyamızda görüp göremeyeceğimiz her şey mevcuttur. Evren, yaratıcının kendisidir. Hepimiz geçici bir süre için beden kılıfına bürünmüş onun bir parçasıyız. Bu yüzden ki; ey insan!
Nereye dönersen dön kendi özüne dönmedikçe, ne kendine ne de yaratıcına ulaşabileceksin.
Hep bir arafın hiçliğin de, oradan oraya savrulacaksın.
Ayetlerin ruhunuza sirayet edeceği, tasavvuf ve tasavvuf büyüklerinin sayfalar arasından yolunuza ışık tutacağı, her sayfasında kendinizi sorgulayacağınız ve maneviyat huzuruyla çevreleneceğiniz bu kitap, sizlere tavsiyemdir.
Yaratıcı sığınağınız, kitaplar ışığınız olsun.