Evin yukarı kattaki penceresinden bahçedeki nar ağacının dallarına
vuran bir şamdanın hafif ışığına gözlerini dikerek yaratılışın sırlarının anlaşılmaz bir hissine uyarak,
"Gece" dedi.
Yumuşaklık ve şefkatle dolu gözlerini
çocuğa dikmiş, titreyen elleriyle ilaç veriyordu. Hiç şüphe yok ki o merhametli bakış bu küçüğün
elemli kalbine ilaçtan ziyade bir deva idi.
Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı
vücudumuzda kalan kuvvet kalıntılarının bir feryadıdır. Ağlayamadığımız zamanlar bizde o iktidarın
da mahvolduğu vakitlerdir ki onun yerine geçen etkili bir sessizlik en şiddetli elem gözyaşından gönül
yakıcıdır.