Yarın bütün Mısır bir âciz esirin zayıf kollarıyla demir kanatlarını sökerek
mahpustan kurtardığı bir güzel mazlumu işitip velev hayret içinde kalsın!"
Yumuşaklık ve şefkatle dolu gözlerini
çocuğa dikmiş, titreyen elleriyle ilaç veriyordu. Hiç şüphe yok ki o merhametli bakış bu küçüğün
elemli kalbine ilaçtan ziyade bir deva idi.
Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı
vücudumuzda kalan kuvvet kalıntılarının bir feryadıdır. Ağlayamadığımız zamanlar bizde o iktidarın
da mahvolduğu vakitlerdir ki onun yerine geçen etkili bir sessizlik en şiddetli elem gözyaşından gönül
yakıcıdır.
Ah, Şayeste! O güzel günler, o parlak hayaller, o tatlı hatıralar, şu kısacık müddette, şu birkaç gün
içinde ömrüm gibi gözümün önünden geçip gittiğini seyrederken bu çırpınan gönlüm de onların
ardından gitmek istedi.