Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şifa-i Şerif Şerhi 2

Kadı İyaz

Şifa-i Şerif Şerhi 2 Sözleri ve Alıntıları

Şifa-i Şerif Şerhi 2 sözleri ve alıntılarını, Şifa-i Şerif Şerhi 2 kitap alıntılarını, Şifa-i Şerif Şerhi 2 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hz. Yûnus, Balık Yuttuktan Sonra mi Peygamber Oldu?
Abdullah ibni Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre, Yūnus aleyhisselâm, balığın kendisini yutup sahile atmasından sonra peygamber olarak gönderilmiştir. Bu da şu âyetten anlaşılmaktadır: "Sonra onu hasta hâlde ıssız bir sahile attık. Üzerine de kabak türünden bir ağaç bitirdik. Ve onu yüz bin, hattâ daha fazla kişiye peygamber gönderdik." Allah Teâlâ, Yûnus peygamberin üzerine "niçin ka- bak türünden bir ağaç" bitirmişti? Çünkü o, balığın karnından çıktığında son derece hálsiz ve mecâlsizdi. Güneşin harâretinden korunması gerekiyordu. Bunun için de iri yapraklı bir bitkiye ihtiyaç duyulduğu ilk bakışta anlaşılabilmektedir. Ancak "kabak türünden bir ağacın" bitirilmesinin bir başka hikmetinin daha olduğu ve "kabağın üzerine sineğin konmadığı" söy- lenmektedir. Âyet-i kerimede Yünus aleyhisselâmın "yüz bin, hattâ daha fazla kişiye" peygamber gönderildiği belirtilmek- te, Fahr-i Ålem Efendimiz ise bu sayının 120.000 oldu- ğunu açıklamaktadır. Peygamber Efendimiz'e hitâben söylenen şu âyet de, Yûnus aleyhis- selâmın, balığın kendisini yutup sahile atmasından sonra peygamber ol- duğuna dair İbni Abbas rivayetini desteklemektedir: "Rabbin hükmedin- ceye kadar sabret; balığın arkadaşı gibi olma. Hani o gamla dolmuşken Rabbine seslenmişti. Rabbinin nimeti erişmeseydi, o bomboş araziye kı- nanmış bir halde atılıp gidecekti."2 Âyetin devamında Allah Teâlä: "Fakat Rabbi onu seçti ve salih kullarına kattı" buyurmaktadır. Bu da, Yûnus aleyhisselâmın yaşadığı bu olayın peygamberlikten önce meydana geldiğini göstermektedir.
Sayfa 553
Peygamberler Sultanı bir hadîs-i şerîfinde "Kuba mescidinde kılınan bir namaz bir umre gibidir" buyurmuştur.
Sayfa 487 - Tirmizî, Salât 125, nr. 324; İbni Mâce, İkamet 197, nr. 1411.
Reklam
Ünlü muhaddis ve Hanefi fakihi Ebû Ca'fer et-Tahâvî de (v. 321/933) bu görüştedir. Bir mecliste bir defa salâtü selâm getirenin sorumluluktan kurtulacak olması, Kur'ân-ı Kerîm okuyan kimsenin, bir mecliste birden fazla secde âyeti okusa bile, yapacağı bir secdenin ona yeterli olmasına benzemektedir.
Sayfa 458
Bereket meçhuldedir. Merak tevekkül ile bağdaşmaz.
"Cebrail yanımdan ayrılıp gitti, ben de uykudan uyandım; onun bana öğrettiği ayetler sanki kalbime yazılmıştı. Benim en nefret ettiğim şey. Kureyş halkının bana şâir veya mecnûn demesiydi. Sonra kendi kendime dedim ki, Kureyşliler olanı biteni asla duymamalı ve kesinlikle bana böyle bir söz söylememelidir; onlardan bu sözü duymaktansa, dağın en yüksek tepesine çıkıp, kendimi oradan aşağıya atmayı tercih ederim. Ben dağın başına çıkıp kendimi oradan aşağı atmayı düşünürken, semadan birinin bana: 'Ya Muhammed! Sen Allah'ın Resûlü'sün, ben de Cebrail'im' diye seslendiğini duydum. Başımı kaldırıp baktığımda, Cebrail'i insan suretinde gördüm." Bizim buraya bir kısmını aldığımız rivayetin tamamını İbni İshak zikretmiştir." İbni İshak, es-Sire (Zekkar), s. 120-121; Ibni Hişâm, es-Siretü'n nebeviyye 202.
İmam Malik'in yanında Peygamber Efendimiz'in adı anılınca rengi atar, âdetâ beli bükülürdü. Talebeleri ve yanında bulunanlar onun sağlığından endişe edip üzülürdü. Bir gün ona bu hâlinden söz ettiklerinde: Şayet siz benim hâllerine tanık olduğum büyüklerimin hâlini görseydiniz, benim hâlimi aslâ yadırgamazdınız' dedi. İmam Mâlik sözüne şöyle devam etti: "Tâbiîn alimlerinden Muhammed ibni'l-Münkedir'i (ö. 131/748) görürdüm; o kurrânın efendisiydi; ona bir hadis sorulduğunda mutlaka ağlamaya başlardı; öyle ağlardı ki, onun hâline acırdık." "Ben tabiîn âlimlerinden Ca'fer-i Sâdık'ı da (v. 148/765) gördüm. Şaka yapmaktan hoşlanan ve yüzünden tebessüm eksik olmayan bir insandı. Ancak yanında Resûl-i Ekrem Efendimiz'den söz edilince yüzü hemen sararıverirdi. Ben onun Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden abdestsiz hadis rivayet ettiğini hiç görmedim. Epeyce bir süre onun ziyâretine gidip geldim. Kendisini mutlaka ya namaz kılarken, ya sükût ve tefekkür ederken veya Kur'ân-ı Kerîm okurken gördüm. Kendisini ilgilendirmeyen konularda konuşmazdı. O, Azîz ve Celil olan Allah Teâlâ'dan gerektiği şekilde korkan alim ve abidlerden biriydi. "Yine tâbiîn neslinden ve Hz. Ebû Bekir'in torunlarından olan Abdurrahman ibni'l-Kâsım (v. 131/748), Resûl-i Ekrem'i andığı zaman, ona duyduğu üstün saygıdan dolayı yüzünde bir damla kan kalmamış gibi rengi atar, âdetâ ağzı dili kurur, konuşamaz olurdu."
Sayfa 365
Reklam
"Şunlardan (Arap olmayan milletlerden) öyle Yiğitler vardır ki iman Süreyya Yıldızı'nın yanında olsa bile, muhakkak ona ulaşırlar"( Buharı, Tefsir 62/1.4897; Muslim, Fezailus- Sahabe 230, 231. 2546)
Hz. Ali radıyallahu anh Peygamber Efendimiz'i anlatırken:
"Onu ilk defa gören kimsenin içinde, etkili görünümü dolayısıyla, bir ürperti hâsıl olurdu; fakat onunla bir süre kalıp kendisini tanıyınca, gönlünde ona derin bir muhabbet uyanırdı." demiştir.¹
Sayfa 340
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
أَشَدِ أُمَّتِي لِي حُبًّا، نَاسٌ يَكُونُونَ بَعْدِي يَوَدُّ أَحَدُهُمْ لَوْ رَأْنِي بِأَهْلِهِ وَمَالِهِ مِنْ "Ümmetim içinde beni en çok sevenler, benim vefâtımdan sonra doğan ve beni görebilmek için ailesini ve bütün mal varlığını fedâ etmeyi göze alan kimselerdir."¹
Sayfa 317 - Müslim, Cennet 12, nr. 2832
«وَهِيَ عَلَى رِجْلِ طَائِرِ» »Rüya, anlatılmadıkça gerçekleşmez.» “Rüyâ, anlatılmadığı sürece kuşun ayağındadır (gerçekleşmez). Anlatılınca gerçekleşir." Tirmizî'deki rivâyet ise şöyledir: "Mü'minin rüyâsı peygamberliğin kırk altıda biridir.Rüya anlatılmadığı sürece kuşun ayağındadır (gerçekleşmez); anlatılınca gerçekleşir."
Sayfa 219
593 öğeden 391 ile 400 arasındakiler gösteriliyor.