Eski çağlarda ateş yakmak güç bir işlen olduğundan, evdeki ocağın sürekli yanar halde ya da küllerinden yeniden canlandırılabilir halde tutulması gerekiyordu. Yanan ocak ve ondan çıkan duman, orada insanların yaşadığının bir göstergesi idi. Bizim kültürümüzde en ağır ilençlerden biri, “Ocağın sönsün!” şeklindedir. İvedi olarak ateş gerektiğinde, bir ateş küreği ile komşuya gidilir ve bir parça ateş alınırdı (“Komşu komşunun külüne muhtaçtır!”).
●Yunan yazar Plutarkhos (~46-120),Antik Mısır üzerine De Iside et Osiride(İsis ve Osiris Üzerine) adlı eserinde,Mısır ülkesinin,gözün siyahı ile karşılaştırılabilecek koyu renk toprağı nedeniyle "Khemia" diye adlandırdığını belirtir.Buradaki "Kara Ülke"den kasıt,Aşağı Mısır (Kuzey Mısır) olup adını Nil deltasının koyu renkteki
Abbasi döneminde Bizans sarayına elçi olarak gönderilen coğrafyacı İbn el-Fakih (10. yüzyıl), ülkesine döndüğünde halifeye, Bizans imparatoru’nun kendisine kurşun ve bakırdan, üzerlerine beyaz ya da kırmızı bir toz, bir tür eliksir katmak suretiyle gümüş ve altın ürettiklerini söylediğini aktarmış, bunun üzerine halife bu değerli “al-kimiya” sanatı ile yakından ilgilenilmesini buyurmuştur. Bilindiği üzere İskenderiye simyasından geriye kalan metin parçaları daha sonra Bizans’da toplanmıştır. Bu bağlamda simyanın Sicilya ve İtalya üzerinden kuzeye, Avrupa içlerine kadar yayılması konusunda Alman Kralı ve Kutsal Roma İmparatoru II. Otto’nun (yön. 973-983) eşi olan Bizans Prensesi ve Alman İmparatoriçesi Theophano’nun (~955-991) çaba harcadığı bilinmekte ise de, sonuçta batı Avrupalılar simyayı Araplar üzerinden tanımışlardır. Orta Latince’de “alchimia” (metal dönüştürme sanatı) terimi, ilgili Arapça metinden ilk olarak 1134-1145’te İspanya’da hazırlanan ünlü Tabula smaragdina (Zümrüt Tablet/Zümrüt Levha) başlıklı çeviride yer almıştır.
"Simya,evrenin kimi parçalarını geçici varlıklarından kurtarıp yetkinliğe ulaştırmaktır;bu da metaller için altın,insan için uzun ömür,sonra da ölümsüzlük ve ruhun arındırılmasıdır."
Eski Mısır'ın yerli Hristiyan halkı olan Koptların(Kıpti) dilinde "Kara Ülke/Kara Toprak" anlamına "𝑲𝒉𝒆𝒎/𝒌𝒉𝒆𝒎𝒆𝒕/𝒌𝒉𝒆𝒎𝒂"dan geldiği söylenir.Buradaki "kara" nitemiyle olan bağlantı,simyacıların "hasta" metallerden altın ve gümüşe erişmek için,metali çeşitli renk aşamalarından geçirmeleri ve bunda da ilk aşamanın "siyahlaştırma" olması idi.
Bir bilimin tarihi,insan düşünce tarihinin de bir cephesidir.Ve onun oluşumu ve gelişimi bağlamında kimya tarihi kadar,dikkate değer ve öğretici yönü zengin olanı yoktur.
Justus vun Liebig
Kimya,fiziksel evrende yer alan maddelerin temel yapı ve bileşim,dönüştürme,çözümleme (analiz),birleştirme (sentez) ve üretim yöntemlerini inceleyen bilim dalıdır.