Eski ve modası geçmiş bu destek yapılarının -artık inanmadığımız inançların- sersemletici kaybını yaşamak, gerçek özgürlüğün başlangıcı olabilir. Ama bunun ürkütücü olması telaşla geri kaçmamıza, güvenli, tanıdık, bildik bir yere sığınmamıza neden olabilir.
İlerleme fırsatımız varken neden geri çekilme eğilimi gösteriyoruz? Çünkü kadınlar, korkuyu göğüsleyip aşmaya alışık değildir. Bizi korkutan şeylerden kaçınmaya, küçük yaşlardan itibaren, sadece kendimizi rahat ve emniyette hissetmemizi sağlayacak şeyler yapmaya özendirildik.
Aslında özgürlük için değil, bunun tam tersi olan bağımlılık için eğitildik.
Yetişme tarzımıza ilişkin her şey, bize , bir başkasının parçası olacağımızı; ölene kadar mutlu evlilikle korunacağımızı, destekleneceğimizi, dibe batmaktan kurtarılacağımızı söyleyip durdu.
Bugün kadının karşı karşıya olduğu sorun, eşini daha fazlasına nasıl razı edeceği değil, hâlâ "kadınca" olduğuna inanmasını sağlayan küçük ev törenlerinin tamamından vazgeçmeksizin erkek kadar parayı nasıl kazanacağıdır.
İyi Kadın, başkalarını hoşnut etmek için her şeyi yapar. Ama kendi gelişimi terimleriyle, liseye kadar ilerler. Psikologların söylediği gibi, "evliliği gerilemenin hizmetine verir," yani bilinçsizce, kocasıyla olan ilişkisi yoluyla güvende olduğu daha önceki bir evreye geri dönmeyi umar. Ego psikologları Rubin ve Gertrude Blanck'a göre, İyi Kadın için evlilik, bir "geçindirilme ve desteklenme yolu...bir yuva kurmak yerine bir yuva kazanma yolu...çatışmayla başa çıkmak yerine bundan kurtulma fırsatı" olur.
Burada ele aldığımız sorun, psikologların "ayrılma- bireyselleşme" dediği şeydir ve kişinin (kadın veya erkek), öncelikle ve temelde yalnız olmaya kendi ayakları üzerinde duran, kendi görüşlerini geliştiren ve yaşama yönelik eşsiz ve kişisel bir bakış açısı bulunan bir insan olmaya dayanıp dayanamayacağıyla ilgilidir. Birçok evliliği enkaza çeviren de işte bu ayrılma-bireyselleşme denen şeyin yokluğudur.