Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Çağdaş Kadının Bağımsızlık Korkusu

Sindrella Kompleksi

Colette Dowling

Sindrella Kompleksi Gönderileri

Sindrella Kompleksi kitaplarını, Sindrella Kompleksi sözleri ve alıntılarını, Sindrella Kompleksi yazarlarını, Sindrella Kompleksi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu olmamalı
Kadınlar, aşksız bir yaşam riskine atılmaktansa, çok şeyden vazgeçmeye (okulu bırakmaya, hırslarına sırtını dönmeye) hazır olacaktır. Profesyonel başarının soğuk tahtında çürüyüp gitmek gibi bir kader onlara göre değildi. Her şeyden daha önem­lisi, kadınlar, kendilerini bir başkasıyla ilişki içinde yaşamak istiyor. Bu asaldır; her şeyden önceliklidir.
"Bazıları bağımlı olarak, erkeğin kendini patronmuş gibi his­setmesini sağlayarak kontrol eder," diyor terapist Marcia Perlstein. Bu, erkeğin öz-saygı sorunlarının bulunduğu ilişkilerde sıkça görülen bir olgudur. "Dünyada büyük olmanın yolu, birisi için büyük olmaktır," diye sürdürüyor Perlesteiıı. "Kadın, ge­rektiği kadar küçük gözükerek ve bu dengeyi çok dikkatli bir şekilde kontrol ederek, ikisinin de asalakça bir bağımlılıkla (symbiotically) kaynaşmış ve 'mutlu' olduğu bir ilişkiyi sür­dürebilir."
Reklam
Ellili yıllarda ideal evlilik, birliktelik (karı-kocanın her şeyi -fikirleri, kanıları, rüyaları, dışavurumları- paylaştığı rahat, yakın bir ilişki) terimiyle tanımlanıyordu. Altmışlı yıllarda ise birlikteliğin ortadan kalktığı, sağlıksız bir bağımlılık olduğu ve ne kadının, ne de erkeğin gelişmesine, değişmesine izin ver­meyen bir ilişki olduğu varsayıldı. (Kadınların, bu boğucu "bir­ likteliği" istemesi, buna ihtiyaç duyması ve bunu geliştirmesi yolundaki tarihsel görüşü bombardıman etme işini özellikle kadın dergileri üstlenmişti.) Geçen süre içinde bir geri tepme olup olmadığı, kadınların en derinlerdeki benliklerinde bu birliktelik kozasından çıkmayı hiç isteyip istemedikleri sorusu bir yana, öyle gözüküyor ki ev­lilik birçok kadın için hâlâ bir kaçış yolu (toplumun onayıyla mühürlenen bir özerklikten kaçış yolu) sağlamaktadır. Dış gö­rünüş daha bir özgür olabilir, ama içlerindeki korku kadınları temelde Ellili yılların pembe ufuklara elele yürüyen çift tab­losundan hiç de farklı olmayan kaynaşmak, asalakça bağımlı (symbiotic) bir varoluşa itmektedir. Burada ele aldığımız sorun, psikologların "ayrılma- bireyselleşme" dediği şeydir kişinin (kadın veya erkek), ön­celikle ve temelde yalnız olmaya -kendi ayakları üzerinde duran, kendi görüşlerini geliştiren ve yaşama yönelik eşsiz ve kişisel bir bakış açısı bulunan bir insan -olmaya dayanıp da­yanamayacağıyla ilgilidir. Birçok evliliği enkaza çeviren de işte bu ayrılma-bireyselleşme denen şeyin yokluğudur.
Kadınlar, başarıyı sahiplemekten kaçınırken, başarısızlığın sorumluluğunu üstlenme fırsatına balıklama atlamaktadır. Er­kekler, sorumluluğu koşulların, bir başkasının, vb. üstüne ata­rak başarısızlıklarının nedenlerini dışsallaştırma eğilimi gös­termektedir. Kadınlar ise sanki toplumun paspası olarak doğmuş gibi, olayların suçunu kendilerine alırlar. (Bazı ka­dınlar, suçu üstlenme heveslerini sanki bu bir tür özgecilikmiş (özveriymiş) gibi göstermekten hoşlanıyor. Ama değil. Suçu üstleniyorlar, çünkü gerçek suçluları yüzleştirmeyi ürkütücü buluyorlar.)
Ruth Moulton'un da de­diği gibi, anne "birçok durumda kızının bağımsızlık ve bi­reyselleşme itkisini açıkça kıskanır, yetersiz ve kızı tarafından geride bırakılmış olmaktan korkar ve mutlu veya doyurucu ol­masa da kendi dar yaşam biçimini aklama ihtiyacı duyar."
"Bağımsızlık, kişinin kendi başına başarabileceğini, kendi ye­teneklerine, kendi yargısına güvenebileceğini öğrenmesinden kaynaklanır"
Reklam
"Birçok kadının fobileri aşırı koruyucu ebevyenlere bağ­lanabilir," diyor Ruth Moulton, "kendi kaygılarını kızlarına ak­tararak onları korkutan ebevyenlere. kızlarına, yabancı er­keklerle konuşmamaları, eve erken gelmeleri gerektiğini, dikkatli olmadıkları taktirde tecavüze uğrayabileceklerini söy­lerler." (Elbette kızlara dikkatli olmaları gerektiğinin öğ­retilmesinin nedenleri vardır, ama bütün bu çocukluk tehtidlerinin ve uyarılarının sakatlayıcı sonuçları, yaşamak istedikleri taktirde sürekli tetikte ve ürkek olmaları gerektiğini öğretmekten ziyade, kendini savunma konusunda kitlesel bir eğitimin çok daha yararlı olacağını göstermektedir.)
Temel güvensizlik ve çaresizlik duygularını gizlemek için cesur, arsız ve bağımsız davranan kadınlarda bir çelişkili mesajlar sistemi ağır basar. Erkek, kadının sahte bir öz- yeterlilik maskesinin arkasına gizlendiğini anlamaz. Erkek de kadının istediğini isteyebilir; sırtını dayayabileceği güçlü, ba­ğımsız bir "başkası." Kadının gerçek ihtiyaçları ortaya çıktığı ve erkek bu ihtiyaçlara cevap vermek istemediği veya veremediği zaman korkunç çatışmalar başgösterir.
Kendini daha iyi hissetmek isteyen kadın, içinde olup bi­tenleri görerek işe koyulmalıdır. Ülkenin çeşitli bölgelerindeki psikoterapistlerle ve psikiyatrislerle konuştuktan, kadınlarla görüştükten ve çevremdeki kadınların yaşamını gözlemledikten sonra şu sonuca vardım: kadınların kavraması gereken ilk şey, kor­kunun yaşamlarına ne ölçüde yön verdiğidir. Usdışı ve kaprisli olan, yeteneklerle, hatta gerçekle hiç bir ilişkisi olmayan korku, günümüz kadınlarında salgın halini al­mıştır. Bağımsızlık korkusu (ki bu yalnız kalmamız ve kimsenin bizi geçindirmemesi anlamına gelirdi); bağımlılık korkusu (ki bu baskıcı birisini tarafından tüketilmek anlamına gelirdi); yap­tığımız işte becerikli ve iyi olma korkusu (ki bu yaptığımız şeyde sürekli iyi olmak zorunda kalmamız anlamına gelirdi); be­ceriksizlik korkusu (ki bu da kendimizi ezik, çökmüş ve ikinci sınıf hissetmemiz anlamına gelirdi).
Kadınlar, tanım (kimlik duygusu) için başkalarına yönelir. Kendilerini, bir başkasının gözünde görme derecesi öyle yük­sektir ki, söz konusu başka kişiye bir şey olması (ölmesi veya ay­rılması, hatta belirgin bir şekilde değişmesi) halinde, kendilerini artık göremezler. Üç yıllık sevgilisini kaybeden bir kadın (ki milyonlarcasının duygularını dile getirdiğine kuşkum yok), "Sanki varolmamışım gibi bir duygu," diyor.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.