Yazgının, olması gerekenin bilinci,onu yaşamında ilk kez yakalamıştı ve "Evet, evet. Yaşam bu" demekten başka ne gövdesiyle ne de beyniyle hiçbir şey yapamıyordu.
Bir çocuğun, "sonsuzluk" kelimesini duyup anlamaya çalışması ve zamanın aklını ele geçirmesi gibi önünde kocaman ve muhteşem bir yaşam olduğunu hissetti.
Kelimeler ona tuhaf geldi; kabaran bir heyecanla, merakla onları yineledi durdu ve yaşadığı seneleri elleriyle hissetti; sanki her biri ayrı, sert ve kesif, her biri muhteşem ve parlak bilyeleri sayıyor gibiydi.
Eğer insan bir milletin köpek gibi ayağına kapanmasını istemiyorsa, o zaman, "Ben ne yapabilirim ki, ben de bir kurbanım" diyerek ucuz bir duygu patlamasının getirdiği bir gülücükle, geçmişi yok sayamaz.