Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Siyaset Felsefesine Giriş

Christian Ruby

Sayfa Sayısına Göre Siyaset Felsefesine Giriş Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Siyaset Felsefesine Giriş sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Siyaset Felsefesine Giriş kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yunan Felsefesinde siyasal olanın saygınlığı
"Yunan filozoflarının gözünde siyaset, daha en baştan insanın bir şehir varlığı ve dolayısıyla bir yasa varlığı olduğunu kabul etmesi nedeniyle, diğerleriyle aynı kefeye konulabilir bir soru değildir. Politika (politeia, yani şehir hayati, ama aynı zamanda erklerin düzeni ya da anayasa, polis'ten (şehir, tek bir yasanın oluşturduğu bir bağ] türemiş bir terimdir) bir savın gerekçesidir: Yurttaş şehir-devlete bağımlıdır. İşte felsefe, bu savla, kamu meydanına çıkar."
Sayfa 13 - İletişim Yayıncılık - 2012
Kesinlikle
"Drama yazarı Aristofanes ne derse desin, felsefe bulutları düşünmek değildir. Felsefe kimi zaman kaotik görünen siyaseti anlaşılır kılar. Aslında şehir-devletin ve kurumların, dünyanın ve dünyanın biçimi ve düzeninin (cosmos) kökeni ve ilk nedeni olan lyi'yle zorunlu uyumlarını tasarlayan odur. Filozof, geleceğin yöneticisine bu iyi'yi, şehir-devlete iyi bir siyasetin ölçüsü olan adalet şeklinde yansıyabilsin diye öğretir. Bunların sonucu olarak ortaya çıkan yurttaşlık, bir ethos olarak kavranmış bir yurttaşlıktır; varlığı tamamen insani kılan ve şehir içinde serpilip gelişen, zamanla kazanılan bir alışkanlıktır. Bu anlamda, yurttaşlık olaylar üzerinde etkide bulunma gücünden çok, kendini yetiştirmeye karşlık gelir ve insani meselelerle ilgili olarak en iyi yönetim biçimini tarif eder."
Sayfa 14 - İletişim Yayıncılık
Reklam
"Sözün insanı yoldan saptırabildiği, düzensizlik ve ölçüsüzlük pahasına baştan çıkarabildiğini herkes kabul eder. Söz, belagat ustası Gorgias'ın (Leontium'lu, İÖ 483-385) kabul ettiği gibi, kalabalıkların nefretin körükler; korkuya kapılmış Sokrates'in (İÖ 469-399) itiraf ettiği gibi, düşüncesiz inancı dinleyicilerin kalbine yerleştirir; Platon'un ısrarla söylediği gibi, kurnazlıklara ve önyargılara sığınak olup kafa karışıklıklarını teşvik eder. Soruna farklı yaklaşan Aristoteles ise, sözü, bazı durumlarda, sorularla ve itirazlarla daha diri kılınmış bir diyalog çerçevesinde, kanının çürütülmesi sayesinde daha iyi olanı dile getirerek ruhu yüceltmeye, hakikatin yolunda ilerlemeye katkıda bulunduğu için takdir eder."
Sayfa 15 - İletişim Yayıncılık
aslında herkes kendi kişisel tatminini adalet addeder, ama bu adaleti herkes için adaletmiş gibi göstermeye yönelik hileler kullanır.
... siyaset adamlarının öğrendiği tek şey, inandırma sanatı ikna ve ayartma yoluyla sesleri kovarak ihtilaflı konularla karşıtlıkları pekiştirme sanatıdır!
adaleti şehre getirmek ve şehrin birliğini korumak, Bir İyi'nin bilgisiyle yurttaşları eğiterek bu birliği inşa etme kaygısını güden siyaset adamları yetiştirmek değilse, nasıl mümkün olabilir?
Reklam
en iyi toplumsal bağlılık, her bireyin, her toplumsal sınıfın, bütünün düzenine katkı yapacak şekilde, yalnızca kendi işini yapması sayesinde, adaletlidir.
... en iyi hükümet az sayıda erdemli yönetenin hükümet olacaktır.
"Ortak bir amaç yoksa, halk da yoktur."
Sayfa 34 - İletişim Yayıncılık
Kilise Ve Ortacağ Teolojisinde Siyaset
"Platon'un Atina'daki Akademi'sinin Roma lImparatoru Justinianus tarafından kapatılması (IS 529), Batı Hıristiyanlığı çerçevesinde entelektüel yapıların, araştırmaların ve okumaların merkezinin yeniden belirleneceğini ilan eder. Pek yakında bayrağı skolastik teolojiye devredecek olan Latin Hiristiyanlığı, siyaset felsefesine pek iyi bilinmeyen ama nitelikli yeni bir konfigürasyon getirir. Imparatorluğun bölünmesi (Doğu-Batı, 395) ve ardından düşmesi (476) ile Konstantinopolis'in Türkler tarafından alınması arasında gelişen bu konfigürasyon, kültürel bir temele oturmuştur: Yunan felsefesine (Yakındoğu'ya ve Iskenderiye'ye sürgün edilmiştir), Yahudi felsefesine (Yahudilerin Ispanya'dan tehcir edilmesine kadar canlıdır, 1492) ve Müslüman-Arap felsefesine (Hicret'in 1. yılı Latinlerin 7. yüzyılna karşılık düşer) tepki olarak ortaya çıkar. Farklı bir kavramsal atılıma sahip olması dikkate değerdir. Ortaçağ Batı dünyası önce Tanrı'nın Kelamı'na, ardından teolojiye ayrıcalık tanır; Yunanlardan beri toplumsal bir gerçeklik olarak yerleşmiş olan felsefeyi ise onlara tabi kılar."
Sayfa 37 - İletişim Yayıncılık
Reklam
"Bu dünyada mükemmel bir şehir kurma hayalinin (Platon, Stoacılar) hiçbir anlamı yoktur. Yeryüzünün istikrarsızlığı karşısında res-publica felsefesi, ilahi yasa ile ilahi yasanın bozulması olarak düşünülen insani yasa arasındaki karşıtlıga tamamen teslim olur. İster eski yasa üzerine düşünülsün (Torah'ta anlatılan lbrahim ile Musa'nın ittifakı, Tann'nın insanı şehir kurmayla ilintilendirmesi), ister yeni yasa üzerine ("Size dediler ki.., ben size diyorum ki..." diye hatırlatan İsa), hakiki yasayı dile getiren yalnızca semai cumhuriyettir, ilahi Yeruşalem'dir (ebedî ve görünmez). Bu yasa kesin hükümler verir. Bu dünya insanı için, rabıta bahşeden tek şehir, hâla Kilise'nin kendini temsilcisi olarak sunduğu Tanrı'nın Şehri'dir. Siyasallaşma sürecindeki Kilise'nin Latin Hıristiyan siyaseti, insani kurumların ilgasını talep eden mistik bir içerik söz konusu olmadıkça, ilahi yasa ile dünyevi yasa arasındaki ilişkiyi, aşağı-yozlaşmış-dünya ile yukarı-örnek-dünya arasında bir ortak payda olanağını (iletişim) doğal bir toplumculluk iddiasına mecbur olmadan düşünmeye çalışmıştır."
Sayfa 40 - İletişim Yayıncılık - Teokrasi gericiliktir
610-622 arasında Peygamber tarafından Mekke'de İslam'ın yayılması (“Allah'ın iradesine gönül rızasıyla teslimiyet”) yenilik getiren kimi öğretilere ilham kaynağı olur. Göçe (Hicret) mecbur kalan, Medine Devleti'nin yasakoyucusu (622-632) Peygamber, kendisine vahyedilen hukuk kurallarını dile döker (hadis'ler, sahih sözler). Bunlar daha sonra Kuran'ın hükümleri arasında toplanır (Şeriat). Ve peygamberin hükümeti Allah'ın hükümetiyle özdeşleşir. Daha sonra gelen Halife'ler ve İslam'a ihtida eden Bağdat halifeleri, düşüncelerini meşruiyetleri sorununa odaklarlar.
Sayfa 44 - Kısa ve özKitabı okudu
Bossuet ve Filmer'de ilahi hukukun formülasyonu
"Zira nihayetinde Tanrı'nın birliği belki de papanın şahsında değil, daha ziyade kralın şahsında tezahür ediyordur. Kral aslında papamn aletinden ziyade Tanrı'nın görevlendirdiği bir güçtür. Böylece, 16. ve 18. yüzyıllar arasında, yasakoyucu-kralın erkinin doğrudan doğruya Tanrı'dan geldiğini kabul eden, ilahi hakka sahip monarşi kuramı inşa edilir. Buna göre ilahi hak anlayışı kralın yalnızca Tanrı'ya karşı sorumlu olduğunu ileri sürer. Bu yeni siyaset felsefesi Kilise'ye karşı krala tam bir bağımsızlık verir. Kralın şahsı kutsal sayılır ve iktidarına kimse el uzatamaz, ama iktidar kurallarla uygulanır: İlahi yasa ona da uymak zorunda olduğu bazı zorunluluklar dayatır, aksi takdirde kral, tiran sayılır. Böylesi bir öğretiye neden ilahi hukuk adı verilsin? Çünkü bu öğretide ilahi Irade (kökensel emir) her türlü düzenin temeli olarak kurulur. Hukuki olan, Tanrı'nın hükmünden kaynaklanır. Tanrı'nın emirleri meşruiyeti ve adaleti öğretir; çünkü Tanrı öyle ister. Bûtün ilahi hukuk öğretileri arasında iki tanesinin hatrı sayılır yankısı olmuş, yöneticilerin (bizim durumumuzda, prensler) eğitimine filozofların katılmalarını yeniden gündeme getirmiştir."
Sayfa 55 - İletişim Yayıncılık
Laikliğe geçiş süreci
"Medeni ilişkiler devlet adını aldığı, içkin bir akıl üzerine kurulduğu için, insan düşüncesi ilahiyatı kural olarak kabul etmez. Siyasal otorite vahye baglı değildir. Tanrı artık erkin ya da siyasetin teminatı olan birliğin kurucu kökeni değildir. Bunu düşünmek için, bazılarının otoriteyle başlarının belaya girmesi pahasına yaptıkları gibi (diri diri yakılan Bruno, aforoz edilen Spinoza, Luther ortodoksisine muhalefet eden Pufendorf vd.), tanrıtanımaz ya da maddeci olmak gerekmez. Siyasal gövdenin kendi yasaları olduğunu (Tanrı var olsun ya da olmasın) ve Tanrı'nın iki kere ikinin dört etmesini değiştiremeyeceğini bilmek yeter. Siyaset, yöntem sayesinde açığa çıkarılabilecek içkin bir anlama dayanır. Hukuk yeni bir meşruiyetin kanıtını ortaya koyar. Modern siyaset felsefesi iktidar bilmecesiyle insan dünyası sınırları dahilinde yüz yüze gelmek suretiyle, iktidarın uygulanmasıyla ve sağladığı birlik parodisiyle ilişkili şiddetii gün ışığına çıkarır. İktidarın kararlarını başka kılık altında sunmak ve tebaanın itaatini sağlamak için ileri sürdüğü haklılaştırmalar, aklın düşürebileceği birer maskedir. Buna karşı modern düşünce, otoritenin ardında gizlendiği karanlığı dağıtarak, proje perspektifini icat eder."
Sayfa 66 - İletişim Yayıncılık
Macchiavelli'ye Göre Devletin statüsü
"Nelerin var olduğunu, neleri insanların başardığını biliyor muyuz? Uzun zaman boyunca, dolaysız olarak var olandan (az ya da çok kılık değiştirmiş arzular ve bencillikler) ziyade yanılsamalardan hareketle, insanların ne olması gerektiğini (iyi insanlar) tarif etmek tercih edilmedi mi? Gerçeklik kaygısının önceliği, eylem kararlılığı üretir. Tasarıların şimdinin tahlilinden doğmak zorunda olduğunu anlamadan, siyasetle nasıl uğraşılır? "Siyasal" denen şeyi tanımlamamız gerektiğinin bilincindeysek, siyaset ile ahlak arasındaki ilişkileri nereye koymalıyız? Devlet (lo stato) terimine, vaat ettiği birliğin (terimin tanımı birliği içerir ve ona indirgenir) verdiği sıfatlar üzerinde de hüküm sahibi olmasını gerektirdiği ölçüde, hangi değer verilmelidir? Özetle, ilk modern siyaset felsefeleri ilk olarak siyasal zihni yeniden gözden geçirmek gibi devasa bir işe girişir, insanı bir yaratıktan ziyade aydınlanmış ve ortak eylem varlığı olarak tanımlayarak işe başlarlar; böylece siyasetin emsali görülmemiş boyutlarının algılanmasını sağlarlar."
Sayfa 68 - İletişim Yayıncılık
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.