(...)Solun her zaman sağ olduğunu
gölgelerinse aslında gövde,
bütün gece uyanık kaldığımız
göklerin deniz kadar sığ
şimdi de derin olduğu ve senin
beni sevdiğin o ters dönmüş dünyaya.
Dolabın aynasına yansıyan ay
Dışarı milyonlarca mil öteye
(Belki de gururla ama hiç
gülümsemeden kendine)
uzağa, uykudan öteye bakıyor,
ya da belki gündüzleri uyuyor.
Terk ettiği için onu Evren
Canın cehenneme diyecekler ona
ve su parçası ya da ayna
bulup oraya yerleşecektir.
Bir örümcek ağı örüp tasasına
onu bir kuyuya atacaktır.
özgürlük mü sonunda,
ömür boyu sürüp giden
bir zaman ve sessizlik,
korunma ve huzur düşü mü?
Yoksa en kötüsü, o düşünülmeyecek
karabasan mı bir saniyeden fazla
sürmeye gücü yetmeyen?
Seni daha yakına getiremeyecek
ya da getirmeyecek günler,
inatçı olmaktan da fazla
görünmeye çalışan uzaklık,
durmadan tartışıyor tartışıyor
benimle
senin ne daha az istenen, ne daha az sevilen
olduğunu kanıtlamadan.