Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sokakta Politika

Volkan Yaraşır

Sokakta Politika Gönderileri

Sokakta Politika kitaplarını, Sokakta Politika sözleri ve alıntılarını, Sokakta Politika yazarlarını, Sokakta Politika yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1850- 1870 yılları arasında Şili'de 20 büyük işçi grevi yaşandı. Bu grevlerin ortak özelliği birdenbire patlama şeklinde doğmaları ve geliş­meleriydi. Grevlerin bu niteliği, katlanılmaz şartlara karşı işçi sınıfının kendiliğindenci bir tarzda tepkisini ve başkaldırısını gösteriyordu. İşçi sınıfı bu dönemde, yaşadığı günlük sorunları aşmak, hastalık ve ölüm gibi durumlarda karşılıklı yardımlaşmak amacıyla, dayanışma san­ dıkları şeklinde örgütlenmeler yarattı. Mutuales adı verilen bu örgütlen­ meler, ilk olarak 1853 'de kuruldu. 1880 yılına gelindiğinde sayıları 40'a ulaştı. Mutualesler bütün yetersizliklerine rağmen, Şili işçi sınıfının ör­gütlü bir güç haline gelmesinde önemli bir adım oldu. İşçiler, Mutuales örgütlenmeleriyle ortak davranma, ortak hareket etme ve ortak düşünme yeteneklerini geliştirdi.
Şili'de Chanarcillo grevi
İşçi sınıfının yaşadığı baskı, şiddet ve ağır sömürü koşullarına karşı ortak tavır alması uzun sürmedi. 1834 yılında, Chanarcillo gümüş ma­ denlerinde Şili işçi sınıfı tarihinin ilk işçi grevi gerçekleştirildi. Grev yalnızca işyeriyle sınırlı kalmayarak büyük sokak gösterilerine dönüştü. İşçilerin direnişleri günlerce sürdü. Grev, ordu birliklerinin müdahalesi sonucunda şiddetle bastırıldı. Chanarcillo grevi, Şili işçi sınıfının mücadelesinde bir kilometre ta­şı işlevi görerek, daha sonraki direnişlere önemli birikimler devretti. Chanarcillo maden ocakları, 1846 yılında çalışma ve yaşam koşullarının düzeltilmesi, ücretlerin artırılması yönünde yeni bir greve sahne oldu. İşçi sınıfının en temel haklarını elde etmek ve geliştir m ek yönünde yap­ tığı bu eylemleri, 1857 yılında Lota ve Coronel bölgesindeki kömür ma­denlerinde gerçekleşen eylemler izledi. Arkasından, en önemli grevler­ den biri 1864 yılında Carrizal'da bakır madenleri ocaklarında yapıldı. Bu eylem ve direnişler, Şili işçi sınıfının giderek şekillenmesini berabe­rinde getirdi.
Reklam
1820'lerde Şili'de işçilere cepo denilen bir ceza verilmesi:
Günde 12 saat çok ağır ve tehlikeli koşullarda çalışan işçiler, patronun bütün keyfi uygulamalarına da maruz kalmaktaydı. Bu uygulamala­ ra karşı direnen işçiyi, farklı cezalandırma yöntemleri beklemekteydi. Bunların en korkunçlarından biri nitrat madenlerinde uygulanan "cepo" adı verilen cezalandırmaydı. Başkaldıran işçinin ayaklarının ve ellerinin bağlandığı tahta direğin adına "cepo" denmekteydi. İşçi deniz kenarın­ da bu direğe bağlanarak gündüzleri güneşin altında, geceleri okyanusun soğuk rüzgarları karşısında aç ve susuz bırakılarak direnci kırılmaya ça­lışılırdı. Bu yöntem aynı zamanda diğer çalışanlar için de bir tehdit un­suruydu. "Cepo" gibi "örnek" cezalandırmalarla, işçilerin sessiz ve tep­ kisiz kalması amaçlanıyordu. Ayrıca, patronlar ölüm cezası verecek güç ve yetkiyle donatılmışlardı.
Bu savaş ile birlikte Bolivya denize sınırı olmayan bir ülke oldu
Şili 'de 1860 ve 1870'li yıllar, kapitalist ilişkilerde gözle görülür de­ğişmelerin yaşandığı yıllar oldu. İngiltere'nin finans desteğiyle gerçek­leşen kapitalist modernleşme, l 870'li yılların sonunda Şili ekonomisin­ de ciddi sorunların yaşanmasını engelleyemedi. Bu yıllarda dünyanın en büyük bakır üreticisi konumuna gelen ülke, önemli oranda gümüş ve kö­mür de ihraç etmekteydi. Fakat ülkenin ödemeler dengesinde yaşanan açık da giderek büyüyordu. Şili oligarşisi, bu sorunu çözmek ve Latin Amerika'da İngiltere'nin etki alanını yaygınlaştırmak yönünde bir vuru­ cu güç gibi hareket ederek Bolivya ve Peru sınırında bulunan nitrat madenlerini ele geçirmek için, bu iki ülkeye savaş açtı. Güherçile Savaşı ya da Pasifik Savaşı olarak adlandırılan bu savaş, 1879- 1883 yılları arasında sürdü. Pasifik Savaşı, Peru ve Bolivya'nın ağır yenilgisiyle sonuçlandı. Şili, daha önce Peru'ya ait Tarapaca ve Bo­livya'ya ait Antofagasta bölgelerini işgal ve ilhak etti. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı J. Blaine, Pasifik Savaşı'nı şöyle de­ğerlendirmiştir: "Şili ile Peru arasındaki bir savaştan değil, daha çok, Şi­li 'yi araç olarak kullanan İngiltere'nin Peru'ya karşı savaşından söz edilmelidir."
1855 'ten sonra devlet başkanı Montt'un otoriter yönetimine karşı gelişen, liberal ve muhafazakarların ittifakı, kilisenin ayrıcalıklı konu­muna karşı mücadele yürüten radikallerin gücüyle birleşince, Şili yeni bir siyasal yapılanma sürecine girdi. Şili'nin siyasal tarihinde "Liberal umhuriyet Dönemi" diye tanımlanan bu süreç, 1861 yılında Jose Jo­aquin Perez'in devlet başkanı olarak seçilmesiyle başladı. Aynı yıl radi­kaller siyasal bir oluşum içine girerek, Partido Radical - Radikal Parti 'yi kurdular.
Mestizolar, Criollolar:
Şili toprakların­ da, bir yanda memur, yönetici, asker olarak görev yapan, toplumsal sta­tü olarak belirleyici ve ayrıcalıklı bir konumda olan İspanya doğumlu İs­panyollar bulunurken, öte yandan Criollo diye adlandırılan Güney Ame­ rika doğumlu kimseler de bulunmaktaydı. Criollolar ticaret ve tarımla uğraşan tüccar ve toprak ağalarının yanında, toplumun entelektüel kesi­mini oluşturmaktaydı. Belirli baskılar altında yaşayan bu toplumsal ke­simin yanında Mestizo olarak adlandırılan, toplumun en alt tabakasını oluşturan melezlerse, topraklarda serf olarak çalıştırılmaktaydı. Özellik­le Latin Amerika'da İspanyol sömürgecilerine karşı başlatılan bağımsız­lık mücadelelerinde Amerikalı olma bilincini taşıyan Criollolar, müca­deleyi örgütleyen, sürükleyen önder kimlikleriyle öne çıkacaktır. Örneğin, Latin Amerika'nın kurtarıcısı Simon Bolivar, Venezuellalı bir Cri­ollo'ydu.
Reklam
Şili'de Ispanyollar ile Kızılderili çatışmaları:
Kızılderililer'in, yaşam kültürlerinde ve kolektif zihniyetlerinde özel mülkiyet, toprak mülkiyeti gibi kavramların olmayışı, Şili'nin Pedro de Valdivia tarafından İspanya mülkiyetine geçirilmesini, en azından bir dönem için, anlayamamalarına neden oldu. İspanya, Kızılderililer'in toplumsal yapısını dağıtmak ve direnişleri­ni kırmak yönünde tedbirler almasına rağmen bunu başaramadı. İspan­ya 'nın Şili'deki hakimiyeti boyunca (yaklaşık 3,5 asır) dönemsel baş­kaldırılar gerçekleşti. Güney Amerika Kızılderilileri arasında en savaş­ çı kabile olarak anılan Araucanianlar bu direnişlerde öne çıktı. Gerillla tarzı yöntemler de geliştiren Kızılderililer 1598, 1655, 1723 ve 1726 yıl­larında İspanyol egemenliğine karşı ayaklanmalar gerçekleştirdiler. İs­panyollar, Şili'de tüm Amerika kıtasının fethinde verdikleri kayıplardan daha fazla kayıp verdiler. Şili 'nin fethinden 1664 yılına kadar, Kızılde­ rililerin direniş savaşında İspanyollar' ın kayıpları 30 bine ulaşırken, İs­ panyollar'ın safında savaşan köleleştirilmiş yerlilerin kaybı 60 bin ki­ şiydi. 1674'e gelindiğinde ölen İspanyollar'ın sayısı 40 bine ulaştı.
Böylesine altın akışı yapan İspanyollar Ingilizlere neden direnemedi:
İspanya 1580'de, Portekiz ve sömürgelerini topraklarına katmasıyla, en büyük sömürge imparatorluğu haline dönüştü. İspanya, Amerika kı­tasının altınını ve gümüşünü Avrupa 'ya transfer etmekteydi. Gerçekliği tam olarak göstermese bile, resmi rakamlar bu transferin boyutu hakkın­ da bize ciddi veri sunmaktadır. " 1503- 1660 yılları arasında Latin Ame­rika' dan Andaluzya başkentine tam 185.000 kilogram altın ve 16.000.000 kilogram gümüş gelmiştir. Bu yüz elli yıl boyunca İspan­ya'ya aktarılan gümüş miktarı, tüm Avrupa rezervlerinin üç katını tem­sil etmektedir
1486- 1641 yılları arasında, sadece Angola'dan 1.389.000 köle getirilmişti. 1580'le 1680 yılları arasında, Angola ve Mozam­bik 'ten Brezilya'ya bir milyondan fazla köle taşındı. 1783- 1793 yılları arasında ise zenci taşıyan Liverpool limanının gemileri, Yeni Dünyaya üç yüz binden fazla köle getirdiler. Üç buçuk yüzyılda (köle ticaretinin devam ettiği süre) Afrika'dan milyonlarca ve milyonlarca zenci taşındı. Bu miktara yola çıkmadan önce ölenler de eklenirse, akıl almaz toplam­lara varılır. "
Ispanya'nın impatayorluk dönemindeki Latin Amerika'daki valilikleri:
776'da, La Plata Genel Valiliği'nin oluşmasıyla Amerika kıtasında genel valilik sayısı dörde çıktı. Yeni İs­panya 'nın başkenti Mexico'ydu. Bu valiliğe Kuzey Amerika'daki bütün İspanyol sömürgeleri yanında, Meksika, Yucatan Yarımadası, Guate­ mala ve Filipinler bağlıydı. Peru Genel Valiliği'nin başkenti ise Li­ma 'ydı. Güney Amerika'nın büyük bir kısmı bu valiliğin denetimindey­di. Yeni Granada Genel Valiliği'nin denetimine; Kolombiya, Venezuel­a ve Ekvator bırakıldı. Bogota kenti, genel valiliğin başkenti oldu. La Plata Genel Valiliği ise, Arjantin'de kuruldu. Başkenti Buenos Aires'di. Genel valilik sistemi katı bir hiyerarşi ve denetim içermekteydi. İs­panya Krallığı, sadece şehir meclislerinin faaliyet yürütmesine izin ve­ riyordu. Bunun yanında valiliklerin bütün dış ilişkileri İspanya'ya ba­ ğımlı kılınmıştı. Ayrıca sömürge alanlarında direkt kralın kendisine bağlı topraklar bulunmaktaydı. Bu topraklar kral tarafından atanan aske­ri komutanlar aracılığıyla denetleniyordu. İspanya, sömürgelerdeki egemenliğini dayandırdığı bu örgütlenme şeklinin yanında, sömürgecilik tarzında da farklı ve etkili politikalar uy­ guladı.
78 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.