Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hayatı, Eserleri ve Tasavvufi Görüşleri

Son Devir Mutasavvıflarından Doktor Münir Derman

Esragül Battal Bayraktar

Son Devir Mutasavvıflarından Doktor Münir Derman Gönderileri

Son Devir Mutasavvıflarından Doktor Münir Derman kitaplarını, Son Devir Mutasavvıflarından Doktor Münir Derman sözleri ve alıntılarını, Son Devir Mutasavvıflarından Doktor Münir Derman yazarlarını, Son Devir Mutasavvıflarından Doktor Münir Derman yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Münir Derman hazretleri ks. dan Necip Fazıl Kısakürek'e mektup
Necib Bey, Çok uzaklardan, mezarlıklarıdan, ihtiyarların oturduğu sapa yerlerden bir kır çiçeği saliyetiyle size sesleniyorum. Sizi bundan 41 sene evvel Galatasarayın karşısında Senyuan denilen garib bir pastahane vardı, orada görmüştüm. Başınızda bir bere vardı. Garib ve yabancı olarak yalnız dışını gösteren bir genç olarak orada tesadüfen oturuyordum. Bilmem neden size o zaman için acımıştım... Ve dua etmiştim, duâm kabûl oldu... Abdülhakim Efendi'yi Eyüp'te ziyarette bu duâyı kendisine söylemiştim, "oldu oğlum, bir gün inşaAllah olur." demişlerdi. Geçenlerde bir işçide Esselâm isimli kitabınızı gördüm. Vasiyet kısmını okudum. Gözlerim doldu. Benim 70 tane 70.000 benim vardır. Size ananızın sütü gibi 7 tanesini bağışladım, şimdiden sizin olsun... Size akıl vermek hayalimden geçmez bile... Yalnız şunu söylemekten kendimi dizginleyemedim. Dışınız ile görünen içinizi kimseye göstermeyin. Namsız nişansız yaşadım, yaşıyorum. Bu küçük mektubu Abdülhakim Efendi'yi geçenlerde rüyada gördüm. Size bu sebeble yazmak arzusu duydum... Bizden Hakk'ın sela-mı üzerinize olsun. Münir Derman. 21.09.1975
"Bir aks-ı sedâ gibidir sözlerimiz. Bulamazsa dinleyecek kulaklar, döner elbette sesimiz yine geldiği menziline"
Reklam
Madde olarak ilk evvel yaratılan sudur. Herşeyin sudan halkedildiği bildirildiği hâlde, suyun neden halkedildiği bildirilmemiştir. Su durmadan buhar, hava, yağmur, kar, buz ve tekrar derece derece buhar, hava hâline inkılâb ediyor. Bunların açıklanması yasaktır. Edeb dışı bir iştir. Niçinleri bilenler vardır. Yasak olduğunu bilen niçinleri de bilir. Görünen şeyler Allah'ın mertebe mertebe tenezzülüdür. Görünüşler akla nazarandır. Her ân değişmektedir. O, her ân başka bir tecellîdedir.
Hocanın yolu bir gün deniz kenarına düşmüş. İki avucunu doldurup ağzına götürmüş. Tuzlu, içilemez olduğunu görünce, oradan uzaklaşmış. Biraz ileride mütevâzı bir çeşmeye rastlamış. Hemen çanağı doldurup kana kana içtikten sonra, denize dönerek: -Boşuna kabarma demiş. Su dediğin işte böyle olur...
Beyazda olduğunda siyahı unutmazmış, Ve siyahı unutmazmış ki, hiç aldanmazmış. Muhabbet şarabına hiç su kat- mazmış. Nice Lokmanmış, O Münir Derman'mış
"İnsan cesedi ile rûhu arasındaki kanunlar da böyledir. Onları bulup ortaya çıkarmak gerekir. RUH, CESET, CAN, NEFİS: Bu kelimeler ta'riftir. Bunlar arasındaki kanunları bulmak, onları kullanmak hünerine varmak, kelimelere bağlanmak lazımdır... Bu iş lâf ile ta'rif edilemez, adamını bulursan o seni hazırlar, yavaş yavaş yetiştirir.
Sayfa 114 - Yazılmamış Sırlar 3' ten alıntıKitabı okuyor
Reklam
Vücudun günlük ihtiyacı olan mineraller miligram cinsindendir. Vücud onları iki tel maydanozdan alır, fazlası atılır. Tuvaleti doldurmaya yarar. Bütün yiyecekler böyledir. Vücud ihtiyacı kadarını alır, fazlası atılır.
383 syf.
·
Puan vermedi
Sırrın Peşinde Sırlı Bir Ömür
İlm ile hikmet ile kimse ermez bu sırra Bu bir acayip sırdır ilme kitaba sığmaz Yunus Emre *** “Bir gövde borcum vardı toprağa
Son Devir Mutasavvıflarından Doktor Münir Derman
Son Devir Mutasavvıflarından Doktor Münir DermanEsragül Battal Bayraktar · Kökler Derneği Yayınları · 20214 okunma
"Lâ'nın mânâsını anladığın dakîkada eline zümrüt verseler, zümrütü o zaman pırasa gibi görmeye başlarsın."
Sayfa 298 - Eskişehir vaaz, b.30, 19-23
Münir Derman, sünnet namazların cemaatle kılınmamasındaki hikmeti ise şu şekilde açıklar: "Herkes ayrı ayrı mukâbil vakitlerin vakit borcundan istifâde etsinler diyedir. Herkes mertebesine göre kazanç bulur. Bunlar ümmetin gizli olan bu vakitlerden mahrum olmaması için Resûl'e (sav) Hakk tarafından verilmiş bir hüccettir. Sünnetlerle vakitlerin borcu ödenir. O hücceti, Resûl (sav), kendi sünnetleri içinde gizlemiştir."
Sayfa 242
Reklam
Münir Derman, abdestle ilgili şöyle bir açıklama yapmıştır: "Abdest temizlik değil, abdest akittir. Allah'a söz vermedir. Temiz olmayan zâten abdest alamaz. Abdest ellerimizle yüzümüzdeki uzuvlarla (ağız, dil, göz), dimağımızla, kulaklarımız ve ayaklarımızla Allah'ın emirlerine aykırı bir iş yapmayacağımıza söz vermektir. Su, bu sözleşmede şâhittir. 'Vecealnamine'l-mai kulle şey'in Hayy' âyetinde Allah: 'Her şeyi sudan halk ettik" diyor. İşte her şeyin halk edildiği suyu şâhid göstermiş oluyoruz. Su bulamadığımız yerde teyemmümün mânâsı da budur. O zaman da toprağı şâhid tutuyoruz. Tabiî ki bu sözü unutmayalım, sık sık tekrarlayalım diye abdesti bozan şeyler konmuş. Bunun mânâsını bilen kişi abdestli iken hiçbir kötülüğe tevessül edemez. Dâimâ abdestli gezen kişi Allah'a verdiği sözün sorumluluğunu hiç aklından çıkarmaz."
Sayfa 218
Nûr-u Resûlullah'ın insanda ortaya çıkarılabilmesi için "Alâ umemin mimmen meâke" âyetini özellikle zikretmiş, bu âyetin okunmasını tavsiye etmiştir.
Sayfa 210 - Hud 11/48
Saîd-i Nursî'yi Ziyareti
1950'li yıllarda Afyon'un Emirdağ ilçesinde devlet gözetiminde bulunan Bediüzzaman Saîd-i Nursî Hazretleri'ne o zamânın Eskişehir müftüsü Abdullah Toprak Hoca ile birlikte ziyârete giderler. Münir Derman, Saîd-i Nursî'den, yazmış olduğu risâleleri Abdullah Toprak'la birlikte sâdeleştirmek üzere izin ister. "Risâleleri her okuyan anlasın, ayrıca tefsire hâcet kalmasın" der. Ancak Saîd-i Nursî, "Böylece kalsın, anlayan anlar, anlamayan anlamaz" der ve izin vermez. Münir Derman'a talebeleri kendisinin neden izin vermediğini sorduklarında, "Zor anlaşılanın peşine düşen çok olur da, ondan izin vermedi" diye cevap vermiştir.
Sayfa 118
Suyu çok soğuk içerdi. Buzluktan yarı donmuş olanı daha çok severdi. "Rahmet soğuktadır" derdi.
Sayfa 106
"İyice Nurlandın"
Münir Derman'ın kızı Ayşin Derman, babasının annesini hiç ihmâl etmediğini, eşine sık sık iltifat ederek gönlünü aldığını, sohbet ettiğini, güzel sözlerle eşinin rûhunu okşadığını, zaman zaman eşinin saçlarını tarayarak ördüğünü de anlatmıştır. Câhide Hanım; 'Bak Münir iyice yaşlandım artık' dediğinde, 'Olur mu öyle şey, iyice nurlandın' diyerek eşine moral vermiş ve buna benzer iltifatlarla eşinin gönlünü hep hoş etmiştir.
Sayfa 69
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.