Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Son Devrin Din Mazlumları

Necip Fazıl Kısakürek

En Eski Son Devrin Din Mazlumları Gönderileri

En Eski Son Devrin Din Mazlumları kitaplarını, en eski Son Devrin Din Mazlumları sözleri ve alıntılarını, en eski Son Devrin Din Mazlumları yazarlarını, en eski Son Devrin Din Mazlumları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Eğer din bağlarının ruhunu kaybettiği devir Kanuni ve Tanzimat arası ise kasıtla çözülmeye başlandığı devir de Tanzimat ve Meşrutiyet arasıdır.
Sayfa 5 - Büyük Doğu Yayınları 1985 BaskısıKitabı okudu
Ziya Gökalp'ın İslâmiyet esası üzerine kurmak değil de, İslâmiyetle yer değiştirmekten başka gayesi olmayan posa milliyetçiliği, Enver ve Cemal Paşaların Birinci Dünya Savaşında şapkaya doğru yol açmak niyetiyle icat ettikleri Enveriye ve Cemâliye serpuşları, yine Enver Paşa'nın kumar parası gibi harcadığı Türk ordusunu düşünmek yerine Türk "Elifba"sına musallat olması ve Lâtin alfabesi şeklinde birbirinden ayrı ve rabıtasız harflerle bir imla hayal etmeye kalkışması, Tevfik Fikret ve Abdullah Cevdet'lerin alenî inkâra sapmaları ve milli ruh kökünü çürütücü kalem faaliyetlerine girişmeleri, felaketin Tanzimat ile beslenen mikroplarına ilk tecelli zemini olarak Meşrutiyet devresini çerçeveler. Böyleyken, akıllarınca medenileşmeye engel saydıkları İslâmiyete karşı düşmanlık büsbütün resmî ve aleni plâna çıkamaz, daima tutuk ve kekeme bir zemin üzerinde cereyan eder ve tam tezahürünü bulmak için Cumhuriyet yıllarını bekler.
Sayfa 6 - Büyük Doğu Yayınları 1985 BaskısıKitabı okudu
Reklam
Zira bilmekteyiz ki, yüce kudret, bunlara daima ters tarafından doğruyu söyletmekte ve gerçeği ağızlarından kaçırtmaktadır.
Sayfa 48 - Büyük Doğu Yayınları 1985 BaskısıKitabı okudu
Eğer laiklik, dini devletten ayırmak, tarafları birbirinin dünyasına el atmaktan yasaklamak demekse (ki Avrupalı anlayış budur!), müslümanların, üzerinden ruhî ve menfi bir mânâ tüttüğüne inandığı şapkayı zorla kellelere oturtma fermanı nasıl çıkartılabilir?
Sayfa 76 - Büyük Doğu Yayınları 1985 BaskısıKitabı okudu
Bunlara hükümden önce soruyorlar: - Son ihtar! Şapka giyecek misiniz, giymeyecek misiniz? Cevap, üçlü bir koro halindedir: - Giymeyeceğiz! Üçü de sıcak bir yaz günü buzlu bir şerbet içercesine şehitlik şerbetini zevkle, saadetle içiyor. Mâşaallah Ali Efendi'nin sehpada, boynunda ilmik, muazzam sözü: - Benim adım Mâşaallah, şapka giymem inşaallah... Eşhedü...... Şapka kurbanları, mazlumluk ve şehitliğin en üst mertebesindedir... Şimdi sıra bu mertebenin fert plânında en üst örneğine gelmiştir: İskilipli Atıf Hoca...
Sayfa 84 - Büyük Doğu Yayınları 1985 BaskısıKitabı okudu
Eski Maraş Mebusu Hasip Efendi, Reisin: - Niçin şapka giymedin ve giymiyorsun? Sualine şu cevabı vermişti: - Maraş malúm, baştanbaşa MÜSLÜMAN diyarıdır. Lâzım olduğu kadar şapka getirilmemiş olduğundan ben de başıma giyecek şapka bulamamıştım. Bun-dan dolayı da buraya gelinceye kadar başım açık gezdim. Bunun suç olduğunu bilmiyordum. Hiçbir kanunda da esasen «Başı açık gezmek yasaktır ve cürümdür» diye bir kayıt ve madde yoktur!
Sayfa 105 - Büyük Doğu Yayınları 1985 BaskısıKitabı okudu
Reklam
- Ne o, Hocam, çabucak uyanıverdin? Atıf Hoca gayet sakin: - Uykudan murad hasıl oldu! - Yâni?
Sayfa 121 - Büyük Doğu Yayınları 1985 BaskısıKitabı okudu
Bir rivayete göre (şapka kanununa muhalefetten idam edilen) Atıf Hoca'nın ölü başına şapka geçirmişlerdi!!!
Sayfa 126 - Büyük Doğu Yayınları 1985 BaskısıKitabı okudu
Dersim 1937-1938
Babalarını arayan ve yanına gitmek istediklerini söyleyen iki mâsum çocuğun Hozat Kaymakamı tarafından süngületilerek babalarının yanına gönderilmesi... Kendisinin öğretmen ve köy halkıyle alakasız bir şahıs olduğunu iddia ederek alevler içinden fırlamak isteyen bir gencin, kalasla itilip alevler içine atılması ve karşısında sigara içilmesi... Buğday sapları üstünde yakılan, daha evvel kurşunlanmış bütün bir köy halkı... Annesinin karnından sivri uçlu aletle çıkarttıdıktan sonra yaşamakta devam eden ve hâlâ topuğunda bu sivri uçlu âletin izini taşıyan çocuk... Bir dere içinde boğazlanan ve bu fiili yerine getiren cellâdın bulunması bir hayli zorluğa yol açan yirmi masum... Ve buna benzer daha neler, daha neler!..
Sayfa 173 - Büyük Doğu Yayınları 1985 BaskısıKitabı okudu
Dersim 1937-1938
Elâzığ Ortaokulunda okuyan iki çocuk... Tatili geçirmek üzere memleketleri olan Hozat'a geliyorlar ve facianın tam üstüne düşüyorlar. Hozat yakınlarındaki köylerine geldikleri zaman babaları Yusuf Cemil'in öldürtülmüş olduğunu öğreniyorlar ve ağlamaya başlıyorlar. Onlara şu karşılık veriliyor: - Sizi de onun yanına götüreceğiz!>> Çocuklar odadan sürükletilerek çıkartılıyor ve jandarma muhafazasında gittikleri yolda süngületiliyorlar. Böylece babalarının yanına gönderilmişlerdir. Her evi ayrı ayrı tutuşturulduktan sonra dört bir etrafı ayrıca çalı çırpı içine alınıp alev alev yakılan bir köyden, deli gibi bir adam çıkıp, çalı yığınları gerisinde manzarayı seyredenlere doğru ilerliyor ve haykırıyor: «Durun, ben köy ahalisinden değilim! Muallimim! Müsade edin, kendimi size isbat edeyim!>> Fakat sözüne mukabele, bir kalasla itilerek alevler içine atılması oluyor. Adam, evvelâ göğsünün kılları tutuşarak alev alev yanarken, çalı yığınları gerisinde âmir, zevk ve istihza ile sigarasını içmektedir. (Bu vak'a, bana, 1944 yılında, Eğridir'de askerliğimi yaparken, resmî şahıslar huzurunda, yanan adama karşı sigarasını zevkle içtiğini söyleyen âmirden bizzat dinleyenlerce anlatılmıştır.)
Sayfa 174 - Büyük Doğu Yayınları 1985 BaskısıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.