Son Nefes Havaya Karışmadan kitaplarını, Son Nefes Havaya Karışmadan sözleri ve alıntılarını, Son Nefes Havaya Karışmadan yazarlarını, Son Nefes Havaya Karışmadan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Son Nefes Havaya Karışmadan
Bu kitabı nasıl keşfettiniz? Yazarın "Benim ayakkabılarımı giyip biraz dolaşacaksınız ve sonunda geleceğim yer demek ki burasıymış (ölüm)" Hayatınızda o ayakkabıları hiç giydiniz mi veya tanık oldunuz mu? Yaşamak kanser hastane ve ölüm?
Bilimi metafiziğin arabulucusu yapmak , dünyadan sadece Tanrı' yı dışlamakla kalmıyor, sevgiyi, nefreti ve hayatın anlamını da dışlıyordu; bu da içinde yaşadığımız dünyayı açıkça ve bütünüyle inkar etmek demekti. Elbette hayatın anlamına inanıyorsan , Tanrı'ya da inanmalısın demek değildir bu. Ama Tanrı' nın bilimsel bir temeli olmadığına inanıyorsa insan , hayatının anlamının da bilimsel bir temelden yoksun olduğuna ister istemez inanmak zorundadır. Ve bu da otomatik olarak hayatın anlamsız olduğu anlamına gelir. Başka bir deyişle, bireysel yaşanmışlıkların hiçbir ağırlığı yoktur; mevcut tüm bilgi bilimsel bilgidir.
Ciddi hastalıklar insan yaşamında bir dönüm noktası değil, adeta yıkım noktasıydı. Hayatta neyin önemli olduğunu idrak etmenizi sağlayan göz kamaştırıcı bir ışık, bir aydınlanma halininden çok , yürüdüğünüz yol az önce bombalanmış ve yürünecek bir yol kalmamış gibi hissediyordu insan. Düz yoldan gitmek varken , artık etrafından dolaşmak gerekiyordu.
Samuel Beckett'in adeta o ikizler için yazılmış gibi duran can alıcı sözleriydi:Bir gün doğduk, bir gün öleceğiz, aynı gün, aynı an.. Bir ayağımız mezarda dünyaya getirirler bizi, güneş bir an parıldar, sonra yeniden gece olur."
“Bu kitap, zamana karşı yarışan ve söyleyecek önemli şeyleri olan bir adamın telaşını taşıyor.”
Ah ölüm… Güzel başlayan şeylerin yarım kalması… Çok üzüldüm okurken…
İnsanın başarma azmi yüksek olunca, karşılığında ödediği bedel de yüksek oluyor, kaçınılmaz başarısızlıklar insanın omuzlarına dayanılması zor bir vicdan azabı yüklüyordu.
İnsan, çevresiyle etkileşim halinde olan bir varlıktı. Sözcükler sadece insanlar arasında kullanıldığında anlam kazanıyordu. Ve hayatın anlamı ya da fazileti, kurduğumuz ilişkilerin derinliğiyle yakından bağlantılıydı.