Kalbinizi bir granit gibi sert göstermeyi meziyet sanıyordunuz.Yüzünüze sizi gûya daha güzel gösterecek bir hissizlik,metanet,kuvvet,istihza maskesi takmıştınız.
Ben harikulade bir doktor olmak, insanlık üzerinde büyük bir ameliyat yapmak isterdim. Kalp denilen emel ve elem yatağını koparıp atmak, hayal denilen intan membaını kurutmak... İnsanlar ancak o vakit mesut olabilirler. Bu şartlar içinde doğan, yaşayan ölen bir insanın saadetini düşününüz...
Hiç bu kadar saadet, bir insana nasibolur mu?Eli, bacağı ,gözü ,kulağı olan bir insana... Bunlar, belki ahrete, cennete mahsus şeyler...Halbuki ben, daha bu dünyadayım...Şimdilik ötekine gitmeğe de niyetim yok...
Fakat yaşıma nispetle derin ve nazik bir ruhum vardı.Küçük başım, yüksek dağların dumanı gibi ağır bir rüya, küçük gönlüm yüksek dağların rüzgarı gibi boğucu emeller içinde bunalırdı.
Sende çok nazik ve temiz bir ruh var Kenan... İnsan, tıpkı yıldızlı yaz gecelerine bakmış gibi oluyor; insan, seni okurken hayatı seviyor, her şeyi temiz, yüksek, güzel görüyor...