Maxon ile önce birbirimize sonra tekrar asilere baktık.
August, kıza doğru başını sallayarak, “Beni doğru duydunuz. Ben, bir Illea’yım. Ve doğuştan. Bu da eninde sonunda evleneceğim kişi olacak,” dedi.
Kız, “Georgia Whitaker,” dedi. “Ve tabii ki seninle ilgili herşeyi biliyoruz America.”
Bana bir kere daha gülümsedi ve ben de karşılık verdim.
Ona güvendiğimden emin değildim ama kesinlikle nefret etmiyordum.
“Yani, babam, haklıydı.” Maxon, iç çekti. Ona doğru baktım, şaşkındım. Maxon, Gregory Illea’nm torunlarının etrafta dolandığını biliyordu yani? “Bir gün taç için geleceğini söylemişti.”
Maxon, durmak zorundaydı. Yutkundu ve onun da benim
gibi gözyaşlarına yaklaştığını görebiliyordum. Bir an sonra devam etti.
“O saniyelerde kaybettiğim her şeyin yasını tutuyordum.
Koridorda bana doğru yürüyüşünü bir daha asla göremeyece
ğimi, yüzünü çocuklarımızda asla göremeyeceğimi, saçındaki
gümüş telleri asla göremeyeceğimi. Fakat aynı zamanda buna
kafamı takamazdım da. Eğer ölmem, senin yaşaman anlamına
geliyorsa” -tekrar tek omuzunu silk ti- “buna iyi değil de ne
denir?”
Buna karşılık kontrolümü kaybettim ve gözyaşlarını olduğu
gibi aktı. Sevilmenin ne demek olduğunu tam bu ana dek bildi
ğimi nasıl düşünebilmiştim? Hiçbir şey, kalbimden yayılan, her
zerremi büsbütün sıcaklıkla dolduran bu hisse yaklaşmamıştı.