Sovyet Rusya Azerbaycan Özbekistan Bulgaristan Macaristan Gönderileri
Sovyet Rusya Azerbaycan Özbekistan Bulgaristan Macaristan kitaplarını, Sovyet Rusya Azerbaycan Özbekistan Bulgaristan Macaristan sözleri ve alıntılarını, Sovyet Rusya Azerbaycan Özbekistan Bulgaristan Macaristan yazarlarını, Sovyet Rusya Azerbaycan Özbekistan Bulgaristan Macaristan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Faşist Almanların sebep oldukları yıkıntıları görünce "savaştır, olur!" deyip geçemiyorsunuz. Ne tarihe, ne güzelliğe saygı duymuşlar. Tolstoy'un Moskova'dan 60 kilometre uzaklıktaki çiftliğine girmişler, peki girdiler, çekilirken Tolstoy'un evini yakıp yıkmaya kalkmanın gereği neydi? İnsan tiksiniyor.
Macarlar dillerindeki Türkçe sözcüklerde Türkçe'nin temel fonetik kurallarına kimi yerde bizden daha bağlıdırlar; sözgelişi "elma" demezler, "alma" derler. Bundan başka bir takım Türkçe sözcükleri de, bizim unuttuğumuz ya da bıraktığımız gerçek anlamları ile kullanırlar: "Atya" Macarca'da "baba" demektir; bizse «ata»yı soysop, dede karşılığı işletegelmişiz. Özbekistan'da da "baba" demiyorlar, "ata" diyorlar. "Baba" sözcüğünün bize Hititçe'den kalmış olduğunu Halikarnas Balıkçısı'nın yazılarından yeni öğrendim.
Kadınlar, her saatta bikini ile, mayo ile dolaşabilirler. Sevişenleri, birbirine sarılmış olarak dolaşanları, öpüşenleri, rahatsız etmek şöyle dursun gözetliyen kimse yok.
Sofya. Sofya gibi yeşil, Sofya gibi temiz bir kent daha göstermek, sanırım, çok güçtür. Avrupa'nın bir çok kentlerini görmüşlüğüm vardır, hiç biri bende bunca temiz izlenimini uyandırmamıştır. Otomobili az; bu yüzden dönüşümde İstanbul beni şaşkına çevirdi. Otobüsleri, troleybüsleri var; taksi bulmak oldukça güç.
Sözgelişi, "Bulgaristan'da okuma yazma bilmiyen yok.» dersem, buna karşılık, «Vay hain! Bulgaristan'ı övüyor.» dememeli, «Ne yapsak da biz de bütün insanlarımızı okutsak, bizde de okuma yazma bilmiyen yok diye övünsek." biçiminde düşünmeli.
Sovyetler Birliği yolculuğunun bende bıraktığı genel izlenimi özetliyeyim:
Gelişmesini savaştan başka bir gücün yavaşlatamıyacağı, emeğe ve barışa inanmış zengin bir toplum gördüm. Orada dünyanın başka zengin memleketindeki benzerleriyle boy ölçüşen kuruluşların ayırıcı niteliği, yalnızca halkın yararına yönelmiş olmalarıydı, bu amaca yönelmemiş bir girişime rastlamadım.