Bayram gunu misafirlere kapiyi acarken (13 yasindaki aşık) sevgilimin (kendisinden 2 kat daha yasli olan evli bir kadin) iceri girip, kendisine;
- Isa dirildi!
Diyecegim ani, onun da:
- Gercek, dirildi!
Diyerek beni üç defa opecegi dakikayi sabirsiklikla bekliyordum
...
Sarhos ziyaretcilerin bayram bahsisleri, hicbir zaman bugunku kadar beni alcaltmamisti. Bunlari almamak elimde degildi.
...
Iste, nihayet kadin geldi. Mavi ipekliler giymisti. Sirtinda da, boncuklu siyah bir pelerin vardi. Bastan basa, bir nevi sessiz hışırtılı ve pırıltı icindeydi. Tikanarak:
- Isa dirildi! dedim
- Gercek, dirildi. Cevabini verdi ve durmaksizin elime, iri bir gozyasi buyuklugunde bir on kapik sıkıstırdı.
...
Ondam hemen sogumustum. Bu on kapik, soguk bir balta gibi, yuregimdeki sevgiyi söküp koparmisti.
...
Bu olaydan sonra, daha pek cok seferler sevdim, ve daha pek cok eski, silik, yeni on kapikler aldim.
Aşkımın degeri hikayesinden.
İnsan her şeyi, harcadığı gayretle ölçer. Mesela sıradan bir taşı. Ararat dağının tepesinden alıp getirmişse, bu taş insan için kıymetli bir taş halini alır.
Bu yazar hayatında da bütün düğünlerin güveyisi, bütün cenaze törenlerinin ölüsü olma arzusunu beslerdi. Şimdi de içindeki her şey öldüğü halde, şöhret düşkünlüğü hala yaşıyor. Sanki hayat bakımından insanın ne önemi var! Mühim olanı sadece insanın ruhudur. Şu insanlar ne sıkıcı mahluklar!