Sözcük Hikayeleri sözleri ve alıntılarını, Sözcük Hikayeleri kitap alıntılarını, Sözcük Hikayeleri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yavşaklık, ikaz levhası olmayan kaygan zeminlere, keskin virajlara benzer. Psikolojinin konusu olması gereken kronik bir davranış ve karakter bozukluğudur. Yavşaklar, sadece kendi çıkarlarını (duygusal veya fiziksel fark etmez) tatmin için arkadaş, dost veya sevgi dolu görünürler. Yüzünüz onlara dönükken, suratlarında binbir sırıtmayla "hoş" ve boş konuşarak gönlünüzü fethettiklerini zanneden, kendilerini insan-ı kamil gibi sunan; arkanızı döndüğünüz anda, ilgi ve sevgileri kolayca başka yönlere kayan defolu yaratıklar, ayıplı mallardır!
Özlemek, koca Türk dünyasında yalnızca Oğuzlarda "hasret çekmek" anlamı kazandı. Kim bilir belki o çok uzaklarda kalan uçsuz bucaksız bozkırlara bir daha dönemeyecek olmanın açtığı onulmaz bir yarayı çok derinlere atmış ve kabuk bağlatamamıştık.
Üzülünce "çıt" diye bir ses çıkardı eskiden, artık çıkmıyor. Sessizce oluyor, çünkü kütükler üzülmez. Üzülenler sadece incecik dallardır ve üzülmek fiili tüm senfonik müziklerden etkilidir.
Umut tükenmez kalem gibidir. Özellikle de şairleri aracı yaparak hepimizi kandırır. Sanki bir hayvanmışcasına bağlanır ve beslenir, sonunda da kurbanmışcasına kırılır ve kesilir.
Deniz insana hüzünle karışık umut veren bir sözcük. M. Mungan da böyle düşünmüş olsa gerek: Geçse de yolumuz bozkırlardan denizlere çıkar bütün sokaklar...
Oğuz Atay, bilinç akışı tekniğini kullandığı Tutunamayanlar'ın ünlü bölümünde nefis bir cümleyle taçlandırmış: .. ve o insan yanımdan bir dakika bile ayrılınca ben öyle yerlere varmıştım ki hayalimde bu ayrılmayı bir ihanet saydım gücendim.
Sezen Aksu'nun en etkili ve lirik eserlerinden biridir Yalnızlık Senfonisi: "Alışır her insan, alışır zamanla kırılıp incinmeye / Çünkü olağan yıkılıp yıkılıp yeniden ayağa kalkmak."
Din simsarları ortaya çıktıktan sonra ise her şeyi sömürmek mübah sayılmış! Uğur Mumcu, "Siyaset ticarete, ticaret siyasete, dinde her ikisine araç edildi mi, artık bu sömürü düzeninin sonu gelmez." diye boşuna yazmamış!
Dağ keçisi, insanoğlunun erişemeyeceği yüksekliklere tırmanmasıyla Tanrı'nın mekanı olduğu addedilen göğe en yakın varlıklardan biriydi ve Türk kağanlığının sembolüydü; yaban koçu cesaret ve yiğitlik timsali olarak Tanrı'ya kurban edilen en önemli hayvandı.