Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Edebiyat Yazıları

Suçumuz Edebiyat

Melih Cevdet Anday

Suçumuz Edebiyat Gönderileri

Suçumuz Edebiyat kitaplarını, Suçumuz Edebiyat sözleri ve alıntılarını, Suçumuz Edebiyat yazarlarını, Suçumuz Edebiyat yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Okunduktan sonra yalnızca öyküsü kalan, dili unutulan yazar eskiyor.
Sayfa 218Kitabı okudu
Reklam
Şiir, dille kurulan bir başka dildir, onunla aramıza kendisininkinden başka bir dil giremez. Anlaşma dili ortaktır, şiir dili ise özeldir ve bir kezliktir.
Sayfa 217Kitabı okudu
Yüzyılımızda roman, şiire yaklaşmıştır, hadi söyleyelim, șiir mantığı ile yazılmaktadır. Başka bir deyişle, bu yeni romanlar kolay kolay anlatılamaz, ona varmak ancak onu okumakla olur, özetlenemez, kısaltılamaz. Şiirin özellikleri değil midir bunlar? Hangi şiiri, gerçek şiiri demek istiyorum, konuşma diline çevirebiliriz ki! Hangi şiirin konusu ile yetinebiliriz ki! Bir olaylar dizisi olmaktan gittikçe uzaklaştığı ortaya çıkıyor yeni romanın.
Sayfa 216Kitabı okudu
Başa bir zalim mi geçti, bekler o, bir gün gelir bu zalim düşer diye bekler. İşler kötü mü gidiyor, düzelmesini bekler. Bir adama güvenirse, onun başarısını bekler. Bekleme alışkanlığı onda toprağa attığı tohumun, ana rahmine düşen tohumun baş vermesini beklemek alışkanlığından kalmadır. En kötüsü de şudur ki "Bekleyen, toprağa da, rahmete de karışamaz" sözü, istenci geçmez onlara. İşte bundan ötürü bekliyoruz, beklemekten başka yapacak bir işimiz, olmadığına inanıyoruz. Oysa beklemek değildir bizim işimiz.
Sayfa 213Kitabı okudu
Samuel Beckett in Godot'yu Beklerken adlı iki perdelik oyununu anımsatayım. Saçmalık tiyatrosu denen türün en tanınmış yapıtlarından biridir. İki serseri Godot diye birini beklerler ama gelmez bir türlü, onlar da kendilerini öldürmeye filan kalkarlar. Bizde eski Küçük Sahne'de oynanmıştı da duyduğuma göre savcı tiyatronun başı olan Muhsin Ertuğrul'u çağırıp, "Bunlar komünizmi mi bekliyorlar yoksa?" diye sormuştu. Kuşku böyle şeyler sordurur kişiye. Bir yolda dursanız, dönüp dönüp bakarlar ne duruyor diye. Toplum bizden beklememeyi, hiçbir şey beklememeyi ister. Geçip gideceksiniz işte o kadar ne iziniz kalacak, ne adınız. Öyle ya "fani dünya" demişler.
Sayfa 211Kitabı okudu
Reklam
Sizi bilmem ama, ben insanlarımızdaki para, mal hırsını yadırgıyorum, sözgelişi. Yalnız büyük kentler insanlarında değil, kasabalarda, giderek köylerde bile, tek konu daha çok kazanmak olmuştur bugün. Demokrat Parti'nin insanımıza aşıladığı bir tutkudur bu. "Yüzyıllardır yoksulluk içinde kıvranan halkımızın karnı doyuyorsa ne mutlu bize!" diyeceksiniz. İyi, ama düşünmemiz gereken başka bir konu daha var, daha çok kazanma hırsı içinde yarın nasıl bir uygarlık yaratacaktır bu ulus? Böyle bir ülkü üzerinde durulup düşünüldüğünü sanmıyorum. Herkesin amacı, halkımızı her gün daha çok tüketim malı ile donatmak. Biliyoruz ki, daha çok kazanmak, gerçekte dünyaya burjuva sınıfının getirdiği bir tutkudur; bizim burjuva sınıfi ise, kendi durumunu olağan, insansal göstermek, doğal göstermek için halkımıza aşılamıştır yapısının özelliğini. Oysa Türk toplumunun yaratacağı yeni uygarlık bir burjuva uygarlığı olmamalıdır, olmayacaktır. İş işten geçmeden, yozlaşma büyümeden, yeni ülküler uğrunda çabalarımızı yoğunlaştırmalı, halkımızı yeni ülkülere alıştırmaya bakmalıyız. Burada en önemli görev kuşkusuz yazına (edebiyata) düşer.
Sayfa 209Kitabı okudu
Bakın, Lenin ne demişti Oblomov tipi için: "Rusya üç ihtilal geçirdi, ama gene de Oblomovlar kaldı; çünkü Oblomovlar yalnız derebeyler, köylüler arasında değil, işçiler, komünistler arasında da vardır. Toplantılarda, komisyonlarda nasıl çalıştığımıza bakarsanız, eski Oblomovların içimizde olduğunu görürsünuz. Onu adam etmej için daha çok yıkamak, temizlemek, sarsmak, dövmek lazım gelecektir".
Sayfa 206Kitabı okudu
Biz Batı'ya yönelmeseydik, Batı dillerini öğrenip, o dillerin yapıtlarından yararlanmasaydık, köy romanı-kent romanı konusunu bir yana bırakın, roman'dan haberimiz olmazdı.
Sayfa 196Kitabı okudu
Yazarın bir kişi, diyelim bir dükkâncı, bir memur, bir işçi yaratabilmesi için yüzlerce memuru, işçiyi, dükkâncıyı, sınıf özellikleriyle incelemesi, bunlardan bir dükkâncı, bir memur ya da bir işçi çıkarması gerekir. Huyları, alışkanlıkları, davranışları, inanışları, konuşuşlarıyla inceden inceye gözden geçirilmiş yüzlerce insandan süzülen bu bir kişi artık dışarıda yaşamakta olan yahut yaşamış bir kişi değil, yazarın icat ettiği, soyut bir kişidir. Ancak buradaki icat, soyut sözlerini uydurma ile karıştırmamalıdır.
Sayfa 194Kitabı okudu
189 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.