Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sylvestre Bonnard'ın Suçu

Anatole France

Sylvestre Bonnard'ın Suçu Gönderileri

Sylvestre Bonnard'ın Suçu kitaplarını, Sylvestre Bonnard'ın Suçu sözleri ve alıntılarını, Sylvestre Bonnard'ın Suçu yazarlarını, Sylvestre Bonnard'ın Suçu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kendilerini insanların mutluluğuna adayanların, yakınlarını mutsuz etmeleri dikkate değerdir.
Sayfa 97
Doğa bütün bu ilahi hazineleri kasvetli bir kayıtsızlıkla yaratıp yok ediyordu. Biz de sonunda yalnızca gölgeleri sevip kucaklamış oluyorduk.
Sayfa 84
Reklam
- Bu bir tarih kitabıdır, *Öyleyse pek sıkıcı olmalıdır. Zira içinde yalan olmayan bütün tarih kitapları sıkıcıdır.
Bu, arduvaz kiremitli üçgen çatısının güneş altında bir güvercinin boynunun yanardöner yansımalar yapması gibi ışıldayan, bana ait bir ev. Bu çatı üzerinde yer alan rüzgârgülü bana bu memlekette yaptığım tüm tarih ve filoloji çalışmalarından daha çok saygınlık kazandırıyor. Köyde tek bir ufaklık yok ki Bay Bonnard'un rüzgâr yelkovanını tanımıyor olsun.
Saygıdeğer hocam Sprengel, orman sardunyasının taç yapraklarını bezeyen ince tüyler konusunda şöyle diyordu: "Doğanın bilge yaratıcısı bir tek tüyü bile boş yere yaratmayı istememiştir."
"Görüldüğü gibi, böceklerin ziyaretleri bitkiler için büyük bir önem taşımaktadır; gerçekten de çiçeğin erkek organından aldıkları poleni dişi organa aktarma görevini üstlenirler. Anlaşılan, çiçek bu düğün ziyaretinin beklentisiyle hazırlanmış ve süslenmiştir. Çiçeğin bal yapma organının, böceği kendine çeken ve farkında olmaksızın doğrudan veya çapraz döllenmeyi sağlayan şekerli bir sıvı içerdiğini ispat etmiş olduğumu sanıyorum. Çapraz döllenme biçimi daha sık görülür. Çiçeklerin böcekleri kendine çekecek biçimde renklenmiş ve kokulanmış olduklarını ve iç düzenlerinin de bu ziyaretçilere taç yapraklarının arasından içeri süzülürken dişi organın tepeciğine, üstlerinde bolca taşıdıkları poleni bırakacakları biçimde düzenlenmiş olduğunu göstermiş oldum. Saygıdeğer hocam Sprengel, orman sardunyasının taç yapraklarını bezeyen ince tüyler konusunda şöyle diyordu: 'Doğanın bilge yaratıcısı bir tek tüyü bile boş yere yaratmayı istememiştir." Onun ardından ben de şöyle diyorum: İncil'in sözünü etmiş olduğu tarlazambağı (kır zambağı)* eğer kral Hazreti Süleyman kadar zengin bir şekilde giyinip kuşanmışsa, sırtındaki mor renkli mantosu bir düğün mantosudur ve bu zengin süsleniş onun ebedî varlığının bir gereğidir." *Kır zambaklarının nasıl büyüdüğüne bakın! Ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler. Ama bütün görkemine karşın Süleyman bile bunlardan biri gibi giyinmiş değildi” (Matta 6:25-29).
Reklam
— Çok mutluyum, sevgili vasim, ama yine de içimden ağlamak geliyor.
"Bütün değişimlerin, en çok istenmiş olanlarının bile kendilerine ait hüzünleri vardır, çünkü terk etmekte olduğumuz şey de kendimizin bir parçasıdır; bir başka yaşama girmek için, bir yaşamda ölmek gerekiyor."
Suratım yaşlı bir pinti hissi veriyor. Bu da kesinlikle yalan söyleyen bir sanat, ama bana da çok değer verilmesini sağlıyor. Dünyada cimri bir zengin kadar saygı gören kişi olamaz.
Bu bir elvedadır ve insanoğlunun doğasında ayrılık anlarını uzatmak diye birşey vardır.
Reklam
- Bütün sanatlarda, sanatçı yalnız kendi ruhunu yansıtır; yapıtın giysisi ne olursa olsun, düşünce olarak kendisine çağdaştır. İlahi Komedya'da hayranlık duyduğumuz şey Dante'nin yüce ruhu değilse nedir yani? Ya Mikelanj'ın mermer yontuları, Mikelanj'ın kendisini değilse eğer, olağanüstü olarak neyi yansıtırlar bizim için? Sanatçı isek, yaratılarımıza kendi öz hayatımızı veririz, yok böyle değilse o zaman heykel diye kuklalar yontuyor, oyuncak bebekleri giydirip kuşandırıyoruz demektir.
Tarih bir bilim değil bir sanattır ve onda yalnızca imgelemeyle başarılı olunur.
Tarihin hiçbir zaman bir bilim sayılmasına, ya da öyle olduğuna inanmadığını bana ifade ediyor. - Ve öncelikle, diyor, tarih nedir? Geçmiş zamanlardaki olayların anlatımı. Peki olay dediğimiz şey nedir? Olup bitmiş herhangi bir şey midir? Hayır değil, diyeceksiniz bana, o kayda değer bir olgudur. İyi ama, bir tarihçi bir olgunun kayda değer olup olmadığına nasıl karar veriyor? Bu kararı, kendi zevkine ve kaprisine göre, kendi düşüncesine uygun biçimde, kısacası bir sanatçı olarak kafasına göre veriyor! Çünkü olgular doğaları gereği tarihsel olaylar ve tarihsel olmayan olaylar diye ayrılmazlar. Zaten bir olgu son derece karmaşık ve bileşik bir şeydir. Hayır, bu olanaksızdır. Tarihçi bunları, kendilerini oluşturan özelliklerin pek çoğundan soyarak, dolayısıyla ondan bazı parçalar yontup atarak, kolunu bacağını kopararak, oldukları şeyden farklı bir durumda sunacaktır.
- Eskiden bir sanat ve insan hayalhanesinin tüm fantezilerine açık olan tarih, zamanımızda kesin bir yöntemle ele alınması gereken bir bilimdir.
"....neden zayıflığımı da itiraf etmeyeyim? Bencilliğimi kendime saklarsam sanki daha mı az ayıplaması olacak?"
215 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.