Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat

Şemseddin Sami

Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat Gönderileri

Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat kitaplarını, Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat sözleri ve alıntılarını, Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat yazarlarını, Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
131 syf.
·
Puan vermedi
Spoiler
Şemsettin Sami'nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı eseri 19. yüzyıl Türk edebiyatının önemli yapıtlarından biridir. Bu roman, Tanzimat Dönemi'nde kaleme alınmış ve 1872 yılında yayımlanmıştır. dönemin kadın ve erkek ilişkilerini anlatan roman odağında aşk çıkmazı, toplumsal değerler, ahlaki çelişkiler, kişisel özgürlük toplumsal sınıf
Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat
Taaşşuk-ı Tal'at ve FitnatŞemseddin Sami · Anadolu Üniversitesi Yayınları · 201828,6bin okunma
131 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 saatte okudu
Kitap akıcı ve merakı celbedici. Okunuşu kolay, Osmanlıca kelimelerin aynı sayfada karşılığı var ki, okuduğum diğer kitaplarda yanısıra google'de Fransızca tercüme yaptırmak zorunda kalan birisi olarak çok memnun kaldım. Talat ve Fitnat'ın aşkı bir günde kolaylıkla ve keyifle okunacak türden. Toplum eleştirisi gayet yerinde ve düşündürücü idi. Eski toplum anlayışına başarılı bir şekilde ayna tutmuş diyebilirim. Arapça lehçesiyle Türkçe konuşan dadı çok hoştu mesela. Hem okunası hem de tarihi özellikleriyle bilinmesi gereken bir eser. Bilhassa evlenecek yaşta çocukları olan ebeveynlere tavsiye ediyorum. Bir de boşanan ve ayrıldığı kocasından hamile kaldığını eşine söylemek istemeyen kadınlara. Okuyunca anlayacaksınız... Keyifli okumalar...
Taaşşuk-ı Tal'at ve Fitnat
Taaşşuk-ı Tal'at ve FitnatŞemseddin Sami · Anadolu Üniversitesi Yayınları · 201828,6bin okunma
Reklam
Sonu gelmek bilmeyen bir uzun tren gibi. Ama bilirsin bitecek...
Böyle acı acı sözler ile sizi rahatsız etmeyeyim. Bu dünyanın işleri böyle gelir geçer…..
Sayfa 122Kitabı okudu
Cevap makamında... Çok hoş...
Talat Bey Fitnat Hanım’ın içini çekerek söylediği bu sözlerine cevap makamında birçok gözyaşı döker.
Sayfa 100Kitabı okudu
Uşağına varmaya haddin yok...
—A!!!... Kızım!... O ne söz!.. Biz sevincimizden çıldıracağız da sen diyorsun ki o kocaya varamam!... O dediğin koca kimdir? Sordun mu? Onun bir uşağına bile varmaya senin haddin yok. O kibar adamlardan. Biz fukara adamlar....
—Cenab-ı Hakk’ın yetimlere merhameti çoktur. Daima yetimlerin sonu selamettir. Siz de himmet ettiniz eksik olmayın.
Reklam
Kim Haklı?
—Yok bey yok! Ben sizin evlenmemenizin sebebini sordum. Ben şu sebebi bilmez değilim. Lakin makul bir sebep olmadığından çürütmek için soruyorum. Sizin bir karınız var imiş. Severmişsiniz. Ölmüş. İşte evlenmemenizin sebebi bu değil mi? Lakin bak beyim: Siz o karı ile beraber yaşadığınız ömrü mü? Yoksa şimdiki ömrü mü tercih edersiniz? —Ah! Onun ile yaşadığım ömür!..... Şimdi bana cihan zindandır. Ben şimdiki ömrü istemem ama kendime kıyamıyorum. —Ey. Şimdi evlenir isen o eski saadetin avdet edecektir (geri dönecektir). Yine ömründen hoşnut olacaksın. Bu meyusluktan (ümitsizlikten) kurtulacaksın. Değil mi? Birinci karını sevdiğin gibi öbürünü dahi seveceksin. —Ah!.... Bundan sonra ben karı sevmek!.... Başkasını sevmek! Benim sebebimden zavallı on beş senedir ki gençliğini bırakıp toprak altına girdi!... O toprak altında yatsın da ben başkasını seveyim!.... Yok yok. Bana rahat haram olsun! Bana düğün yakışmaz. Benim matem tutacak. Ağlayacak vaktimdir. Diyerek elini gözlerinin önüne koyarak düşünmeye dalar. —Bey'im vazgeç bu efkârdan. Ağlamadan ne çıkar? Zannedersin ki senin bu türlü hareketinden o merhumenin ruhu hoşlansın? Bey'im ölülere rahmet dirilere rahat lazım. Senin gençliğine yazık! Gel seni evlendirelim...
Aydınlanan gün ve sönmeye başlayan kandiller...
İşte Ali Bey bu türlü düşünerek içini çekerek hiç bir azasını kımıldatmaksızın durur. Tabiatın manzarası ise değişmeye başlar. Yıldızlar -yağı kalmamış veyahut fitili tükenmiş kandiller gibiyavaş yavaş gözden kaybolurlar.
Aşk oklavası ile açılmış yufkalar...
Nerede kaldı ki aşk oklavasıyla açılmış bir yufkaya müşabih olan (benzeyen) Fitnat Hanım’ın nazik gönlü maşukuna (sevdiğine) o kadar müşabih (benzeyen ve belki aynısı olan) ve o kadar güzel ve o kadar nazik olan kız kardeşini sevmeyecek!....
Ne gariptir ki insan iyi adamları bir defa görmekle sever! Yanlarından ayrılmak istemez!...
Reklam
Müftü Gönül Efendi Hazretleri
Gönül bir müftüdür ki istemediği şey için pek kolay fetva vermez.
Birini sevmek ayıp mı?
—Vah, vah! Kızım terlemiş, kurban olsun dadı sana… Ey, ne söyledi efendi baba bakalım? —Ne söyleyecek! İftira attı, bugün Rifat Bey’i, buraya gelen çocuğu gördün, işte onun sözü açıldı, ben de onunla sevişiriz dedim. Hem gerçek dadı sevişiriz. Hele ben onu pek çok severim, işte ben söylerim ki severim. Birini sevmek ayıp mı? O da beni sever, evet pekala bilirim ki sever. Sevmeye idi her gün mektebe gider iken niçin gelir de beni alır? Niçin ben dersi bilmediğim vakitte o öğretir? İşte o da beni sever ben de onu severim. Ama babam anlamaz. Sen şimdi aşka sevdaya başladın diyerek beni utandırdı. Dadım bu sözümü işittiği gibi bir büyük kahkaha ile gülerek: —Ey, baban fena mı söylemiş? Bu aşk değil de nedir? Gidi seni…! Onun için yataktan kalkar kalkmaz mektebe koşuyorsun, ben zanneder idim ki derse hevesin vardır meğer sen âşığını, maşukunu görmek için gidersin. Cuma günü de ya sen onun evine ya o buraya gelecektir, bir gün görüşmeksizin duramazsınız, a? O da seni sever ha! Oh! Ne iyi hem sevmek hem sevdiğin adamdan sevilmek! Ondan iyi şey dünyada yok. Aferin Salihacığım güzel çocuk seçtin. O da seni sever a?
—Sözümü kesme, dinle ne söyleyeceğim, dedi. —Mektepteki oğlanlardan ise en iyi bilen ve hepsinden büyük Rifat Bey idi… —Kim Rifat Bey?... Bizim merhum efendi!... —Evet. Ama sözümü kesme dedim hepsini söyleyeceğim. —Sübhanallah. —Rifat Bey ile bir derste idik, beraber okur idik, ben onu çok sever idim. Hiçbir başka kız yahut çocukla konuşmaz idim. Onun ile konuşmaya can verirdim. Başkaların söyledikleri sözler bana bütün bütün saçma görünür idi. Beni sıkar idi. Rifat Bey’in sözlerini ise pek manalı bulurdum. Hocanın sözlerinden de Rifat Bey’in sözlerini daha akılane bulurdum.
Biz biri birimizle konuşmakla eğlenirdik...
Bir evde ki koca ile karı arasında muhabbet yok, o eve Allah imdat eyleye! Sonra evlatları ne terbiye alacaklar. Orasını düşünmeli artık…. Hele hamd olsun…. Yüz bin kere hamd olsun…. O saate….. Ah ben de senin dediğin gibi evlenecektim dadı. Ah! İşte on üç sene var ki merhum kocamı kaybettim. O vakit ben kırk yaşında bir karı idim. Lakin bin kere şükür! Yirmi üç, yirmi dört sene beraber yaşadık… Ah! O ne yaşayış, sen gördün a. Bir kere benim gönlümü kırmadı, bir kere ben onun hatırını bozmadım. Bizim eğlencemiz o idi. Ne onun Kalpakçılar’da gezmeye ne benim Kâğıthane’ye gitmeye hevesim var idi. Biz biri birimizle konuşmakla eğlenirdik. Biz kendi sohbetimizden hoşlanır idik. Hele Talat dünyaya geldikten sonra, ah..! O ne saadet! O ne devlet imiş! Çocuk ne kadar sevilir imiş! Ama her çocuk öyle değil, her baba ve anne çocuğunu öyle sevmez. Biri birini sevmeyen koca karı, çocuklarını mı sevecekler?...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.