Türkçülere Yapılan İşkence

Tabutluklar, Sansaryan Han ve İki Emniyet Müdürü

Rıfat N. Bali

Tabutluklar, Sansaryan Han ve İki Emniyet Müdürü Gönderileri

Tabutluklar, Sansaryan Han ve İki Emniyet Müdürü kitaplarını, Tabutluklar, Sansaryan Han ve İki Emniyet Müdürü sözleri ve alıntılarını, Tabutluklar, Sansaryan Han ve İki Emniyet Müdürü yazarlarını, Tabutluklar, Sansaryan Han ve İki Emniyet Müdürü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tutuklananlar arasında yer alan ve ileriki yıllarda Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde profesör olacak olan Hikmet Tanyu, bu hücreleri "40-50 santimetre uzunluk ve genişliğinde, iki buçuk metre kadar yükseklikte, penceresiz, elektrikli, son derece az havalı, çabuk dolan karbondioksitli ve belki de 50 dereceyi aşan ateşli tabutluklar" şeklinde tasvir etmekte.¹15 Hikmet Tanyu, tutukluların maruz kaldıkları baskıları şöyle sıralamakta: Daracık hücrelere kapatılmak, aç ve susuz bırakılmak, helâya gönderilmemek, yıkanmaya izin vermemek, yeraltında "mezarlık" adıyla maruf, lağımların sızdığı, karanlık, havasız, iğrenç kokulu hücrelere kapatılmak, tutuklulara sık sık idam edileceklerini veya kurşuna dizileceklerini tekrarlamak, masa, sandalye üzerinde günlerce yatırılmak.
Aziz Nesin, anılarında bu olaydan şöyle söz etmekte: Emniyet Müdürlüğüne iki sivil polisle birlikte girdik. İkinci katta bir odaya girdik. Bu odada on kadar memur, masaya yığılmış evrak ve kitaplar üstünde harıl harıl çalışıyordu. Bu odadan, ikinci geniş bir odaya geçtik. Karşımda iki adam vardı. Biri meşin ceketli, iri yarı, kabak kafalı, ablak suratlı, arkasındaki şişkinlikten kıç cebinde tabanca olduğu anlaşılıyor. Ayakta ve bir ayağı sandalyenin üstündeydi. Sonradan öğrendim ki, bu, İstanbul Emniyet Müdürü Ahmet Demir'miş!! Öbürü kısa boylu, şaşı gözlü biri. O da muavini Kemal Aygün'müş, ki hâlâ bu görevdedir. [1951] Ahmet Demir, odasına girer girmez, ['] Sen misin Aziz Nesin?['] diye sordu. Genellikle, tanımayanlar beni iri yarı sanarlar da, sonra ufak tefek olduğumu görünce şaşırırlar... Ahmet Demir de onun için böyle soruyor sandım! Açık bulunan ceketimin önünü ilikleyerek, Ahmet Demir'e yaklaştım ve, - Evet, benim! dedim. Söz ağzımdan çıkar çıkmaz yüzümde müthiş bir şamar şakladı. Ne olduğumu, neye uğradığımı şaşırdım. Bu tokadın arkasından, Ahmet Demir, - Ulan it, sen misin o, vatanı satacak olan! diye bağırdı. Ne oluyorduk, ne satıyorduk, kime satıyorduk?
Reklam
Gazete Fotoğrafları Üstüne II Emniyet Müdürü Güneş bir yara gibi açılmış gökte akıyor kanı.