Sistemin müfredatının bozulduğundan bahsedip sınav sistemini es geçmek olmaz. Evet, sınavlar sistemin hazinesine hazine ekleyen en büyük gelir kaynağıdır . Hiç düşündünüz mü; Türkiye'de kaç tane sınav var? Benim aklıma şunlar geliyor; liseye giriş sınavı, üniversiteye giriş sınavı, yüksek lisans sınavı, memurluk sınavı vs. ufak bir matematik hesabı ile bu sınavlara katılım sayısı ile bu sınavlara kayıt için yatırılan paraları çarparsak ortaya çok ciddi bir meblağ çıktığı görülecektir. Ne kadar kârlı bir ticaret değil mi? Buna bir de üniversiteye girdikten sonraki harç paralarını eklersek kârın boyutu net bir şekilde anlaşılacaktır.
Yıllarca zorunlu eğitime tabi tutulan insanların, okul sonrası iş imkanıyla ilgilenmezler. Öğrenme ve anlamaya dayalı bilgi sistemi oluşturmaz, (kendi itiraflarıyla) ezbere ve unutmaya dayalı müfredatla insanların en verimli çağıni insanlardan çalarlar.
Çocuklar, ebeveyne verilmiş en güzel nimetlerdendir. Ayrıca Allah'ın ebeveyne emanetidir çocuklar. Allah çocuğu fitrat üzere, yani tevhid üzere/tevhide meyilli yaratmıştır. Onu tevhid üzere muhafaza, şirkten koruma görevi ebeveyne aittir.
Mesela, on sene okudum ama aklımda herhangi bir şey kaldı mı diye sorarsanız buna vereceğim yanıt olumsuz olacaktır ve ben okul dönemim boyunca " a bu bilgi faydalı ve gerekli bilgi" mantığıyla ders çalışan bir kişiye rastlamadım . Hep "şunu ezberleyeyim de şu öğretmenin dersinden geçeyim" "x hocanın dersi mi, eyvah ben bu dersi ezberlemezsem bu hoca beni perişan eder" sözlerini sarf edip ders çalışanlara rastladım . Ben de bu mantıkla ders çalışıp bu mantıkla sözde öğrenim görüyordum. Ancak ezberle kafada kalan bu bilgi, sene sonuna kadar hatta bir sonraki derse kadar belleğimizde kalmıyordu. Peki ya sonuç? Sonuç vasıfsız, senelerini verdiği okuldan hiçbir şey alamamış bir nesil. Yani kocaman bir sıfır...