Faşizm politikası altında yetişen genç bir neslin ve bu neslin yanında benliklerini korumaya çalışıp hakikati bırakmayan ayrık otlarının hikayesini sunuyor yazar bize.
Adını ilk defa Tanrısız Gençlik kitabıyla duyduğum bir yazar Ödön Von Horvath bu yüzden de okuyup okumamakta pek emin olamamıştım fakat konusu beni fazlaca cezbettiği için okumaya karar verdim. Okuduktan sonra ikilemimin boşuna olduğunu anladım. Yazarın dili yalın ve anlaşılır bu yüzden okurken sanki biri hayatını karşımda anlatıyormuş gibi bir samimiyet ve gerçekçilik hissettim. Bunun yanında dili sade olmasına rağmen cümlelerinin altındaki yoğun anlamlar da bu basitliği alıp götürüyor.
Kitabın içeriğine gelirsek; diktatör bir yönetim, ırkçı faaliyetler, militarist bir öğretim hayatı arasında yüzeye ulaşmaya çalışan bir öğretmenin ve bu ilkeler doğrultusunda yetişen öğrencilerin başından geçen olaylar anlatılıyor. Öğretmenin iç diyalogları ve yaptığı iç hesaplaşlamaların gerçekten vurucu kısımlardan olduğunu düşünüyorum. Neden bilmem ama Ceasar karaterine de ayrı bir sempati duydum. Severek okuduğum ve herkese tavsiye edebileceğim bir kitap.