Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarih Boyunca İlim ve Din

Abdülhak Adnan Adıvar

Tarih Boyunca İlim ve Din Gönderileri

Tarih Boyunca İlim ve Din kitaplarını, Tarih Boyunca İlim ve Din sözleri ve alıntılarını, Tarih Boyunca İlim ve Din yazarlarını, Tarih Boyunca İlim ve Din yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mill'in Din Hakkındaki Görüşleri
Fakat herhalde Mill, mantık ve ahlakında ve sosyolojisinde erişmiş olduğu kadar kesin bir görüşe din konusunda erişmiş değildi. Bunun nedeni olarak, bazı felsefe tarihçileri, Mill'in, bir sorunu bütünüyle çözümlemeden ötekine geçmek istememesini, bunun için de din sorunuyla uğraşmaya vakit bulamamış olmasını gösterirler. Hatta, ölümünden
Sayfa 354-355
Mill'in Ölümü Üzerine Bir Kilise Dergisinin Ağır Sözleri
Mill'in ölümü dolayısıyla bir kilise dergisi yazdığı bir makalede, «Mill'in ölümü hiç kimse için bir kayıp değildir. Çünkü büyük bir dinsiz ve çok tehlikeli bir adamdı. Kendisi gibi düşünen ukalâlar, onun gittiği yere ne kadar çabuk giderlerse, kilise ve devlet için o kadar iyi olur» diyordu. Papazların bu suretle hücumuna uğrayan bu filozofun, ölümüne kadar, din hakkında yazdığı yukarıki sözlerinden ve bizzat yazdığı biyoğrafisinden açık bir biçimde anlaşılan bir yön varsa o da, evrendeki kötülükleri gördükten sonra, gene de sonsuz biçimde iyi ve âdil bir saltık varlığa inanmanın ve bu iki karşıtı uzlaştırmanın olanaksızlığına imanıdır.
Sayfa 354
Reklam
John Stuart Mill'in Tanrı Hakkındaki Düşünceleri
Mill'in din hakkında düşüncelerine, kısmen Hamilton'un felsefesinin incelenmesine ilişkin yazdığı bir yapıtla Auguste Comte'un mesleğine ilişkin yazdığı başka bir yapıtta rastlanırsa da, asıl ölümünden biraz sonra, dinin yararına, tanrıcılık ve doğaya ilişkin üç makaleden ibaret olarak çıkan bir yapıtından, kendisinin din hakkındaki
Sayfa 353-354
Renan ve Din Serbestisi
Renan, yine din hakkında yazdığı Etudes d'Histoire Religieuse ve Nouwvelles Etudes d'Histoire Religieuse adlı yapıtlarından, 1884 yılında ikincisine yazdığı bir önsözde, dinin tümüyle serbest olmasını ve devletin din üzerinde hiçbir baskı ve etkisi olmamasını istiyor. Ona göre din, sanat ve edebiyat zevki gibi bütünüyle kişisel bir şeydir. Bu zevk devlet yasasıyle sınırlanamaz, tıpkı insanların giyecekleri elbisenin devlet yasasıyla tanımlanamadığı gibi. Din konusunda tümüyle yantutmaz olan bir devlet ancak tümüyle özgür ve zulümden kurtulmuş olur. Öte yandan, Renan, devletin şimdiye kadar din uğruna harcadığı emekleri artık bilime harcaması gerektiğini de vurgulayarak söyler; yani bilimi, onun serbestliğine asla karışmamak üzere, devlet korumalıdır. Çünkü, bilim pahalıdır, herkesin kendi kendine bilim sağlayabilmesi için serveti yoktur.
Sayfa 347
Darwin'in İnsan Evrimine Bakışı
Darwin, bir kere insanı evrim noktasından hayvandan ayrı tutmaktan ve onun yaratılması, gelişmesi için hayvanların tabi olduğu güçten ayrı özel güçlerin gereğine inanmaktan çok uzaktı. İnsanlar, bu kadar genel saydığı l bir evrim kuralının neden dışında kalacaklardı? Hem zaten insanın değeri, büyüklüğü, kendisinden daha aşağı varlıklardan gelmesiyle asla değişmezdi. O, aksine, serbest bir deyişle, insanı düşkün bir melek sayan ilâhiyat savlarına karşı insanın gelişmeye erişmiş ve sonunda akılla seçkinleşmiş bir hayvandan başka bir şey olmadığını söylüyordu. Kısacası Darwin, en kısa deyişle, insanla hayvan arasında nitelik değil nicelik bakımından bir fark görüyor ve diyordu ki: «En aşağı derecedeki omurgalı hayvanlarla maymunların zihinsel yetileri arasındaki uçurum, insanla büyük maymunların zihinsel güçleri arasındaki uçurumdan çok büyüktür». Fakat şunu da unutmamalıdır ki, Darwin'in hiçbir yapıtından, insanın doğrudan doğruya maymundan geldiğini anlamak olanağı yoktur. Zaten bu kadar ham bir düşünceye inanan bir biyoloji bilgini yoktur. Fakat bilimin bugünkü halinde, insanın, çok geri bir geçmişte (belki bir milyon yıl önce), insana benzeyen yüksek maymunlarla insan taslaklarının (tentativ men) ortak oldukları bir kökten geldiğine inanmayan bir bilgin de olmamak gerekir.
Sayfa 314
Gerçeğin Arkasından Koşmanın Kıymeti
«Bir adamın değerini yapan şey, elde ettiği gerçek değildir; belki bu gerçeği keşfetmek için içtenlikle harcadığı emekler, çektiği zahmetlerdir. Kısacası, gerçeği ele geçirmek değil, gerçeğin arkasından koşmak, insanın bütün yetilerini genişletir. Bir şeye sahip olmak, insanı avare, tembel ve kibirli yapar. Eğer Allah, sağ elinde bütün gerçekleri, sol elinde gerçeklere doğru etkin bir istek ve özlemi tutsa ve bana, bunlardan birini seç dese, hemen sol eline atılarak, Allahım, bana istek ve özlem yatkınlığını (hatta bu istek ve özleme rağmen gerçeğe asla erişememek yazgılı bile olsa) ver, çünkü salt gerçekler ancak sana yakışır, derdim».
Sayfa 269 - Alman Şair Lessing
Reklam
Tıp ve İlahiyatın Çatışması: Akıl Hastalıkları
Tıp ve dallarına ilişkin bahsi kapamadan önce, tıbbın akıl hastalıkları dalının özellikle ilâhiyat, dinsel inançlar ve batıl inançlardan, öteki dallardan çok etkilenmiş olduğunu söylemek isteriz. Yalnız şurasını söyleyelim ki, akıl hastalıklarına Batıda XVIII. yüzyıl ortalarına kadar insanların içine şeytan girmesi gözüyle bakılmaktaydı.
Sayfa 215
Doğa Felsefesiyle Uğraşanların Sınıflaması
«Doğa felsefesiyle uğraşanları aşağı yukarı üç sınıfa ayırabiliriz. Bunlardan bazıları (birinci sınıf) çeşitli cinsteki eşyaya özel ve gizli birtakım nitelikler verdiler ve bilinmeyen bir yöntemle çeşitli cisimlerin iş ve hareketlerini bu niteliklere bağladılar. Aristo ve onu izleyen filozoflardan çıkan bütün öğretiler hep bu sınıfta toplanır.
Sayfa 165
Doğu Dünyasında Bilimin Neden İlerlemediğine Dair Bazı Düşünceler
Bazı Avrupa yazarlarının, İslâm dininin özellikle Eş'arî ve Gazalî ile kurulan ilâhiyatının, bilimin ilerlemesine engel olduğunu söyledikleri doğrudur. Örneğin doğubilimci Edward Sachau Birunî'nin Asar-ül-bakiye'sini İngilizceye çevirdiği vakit önsözünde diyor ki: «IV. yüzyıl İslâmın akılsal ve zihinsel tarihinde bir dönüm
Sayfa 89-91
İbnül Hatib ve Bulaşma Yoktur Sözü Üzerine
XIV. yüzyıl içinde Arapçada yazılan tıp kitaplarına büyü ve batıl inançların yavaş yavaş girdiğini de unutmamak gerekir ki bunu dinin bilim üzerindeki etkisine bağlayanlar çoktur. Ancak XIV. yüzyılda Avrupa'yı kasıp kavuran ünlü veba salgınında bilimin tıp kolu dine karşı bir durum alabiliyor. Yani o vakitki tıp bilginleri kendilerini bir
Sayfa 87
152 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.