“Çünkü bizzat insan aklının gelişimi bireysel planda değil, toplumsal düzeyde olmaktadır. Öyle ki, ‘İnsanda -yeryüzünde tek akıl sahibi yaratık olarak- aklın kullanımına yönelen doğal yetenekler, tam olarak bireyde değil, ancak tür içinde gelişebilirler.’”
Tarih inananların devleti ile inançsızların devleti arasındaki gerilimin, bunların birbirlerinden "ayrılmalarının" sürecidir. Bu süreç kör bir kadere (Fatum) göre belirlenmemiştir. Tersine, bu süreçte hem doğayı hem de kurduğu devletlerle birlikte insanı belirleyen Tanrı'nın evrensel öngörüsü egemendir...
..kapitalizmi bireyci, kâr elde etmeye yönelik bir ekonomi olarak anlayabileceğimiz gibi, aile yaşamını parçalayan, acımasız kurallara göre şekillenmiş bir mücadele düzeni üstünde örgütlenen bir ekonomi olarak da konumlayabiliriz..
Kavram(ide) ve gerçeklik, genellik ve tekillik, olması gereken ile olan hiçbir zaman örtüşemezler. Olgular yasalardan çıkartılamaz; tam tersine, yasalar, olgulardan değil, olgular hakkındaki bilgimizden çekip çıkarılarak üste konulmuş sabitelerdir ve olgular hakkındaki bilgimiz, ancak bu türden üste çıkarmalarla ilerleyebilir. Ama tam da bu nedenle, bilimin kapalı bir sisteme dönüşebilmesi için katı ve durağan kavramlar değil, tersine, tasarımlarımızı gerçeklikle karşılaştırmamızı ve gerçekliğin sınırsız çeşitliliğinin bilincinde olarak bilgimizi daha da derinleştirmemizi sağlayabilecek kavramlar formüle etmek gerekir.
Eğer geçmişin mezar kazıcıları olmak istenmiyorsa, tarihle ilgilenmenin derecesini ve onun unutulmasını gerektiren sınırları belirlemek için bir insanın, bir ulusun, bir kültürün ne büyük bir yaratıcı güce sahip olduğunu bilmek gerekir. İnsan ne kadar güçlüyse, geçmişi de o kadar kendine mal eder ve burada şunu öğrenir ki, tarihsel anlam (miras), onun kendi gücüyle yapmak istediklerine hiçbir sınır koyamaz. İşte bu yüzden, tarihsel olmayan ile tarihsel olan, bir bireyin, bir ulusun ve bir kültürün yaşamını devam ettirebilmesi bakımından aynı ölçüde gereklidirler.
..Rastlantısallık, doğal zorunluluk ve genel olarak dışsal olana ilişkinlik, bu arada bağımlılık, ürkeklik ve korku sadece ve sadece felsefede ortadan kalkar, sadece felsefede akıl kendindedir."
Tanrı, insanlığa hatalarını gidermesi için bir mucize göstererek yardım etmez; tersine, bu hataların etkisini sürdürmesine izin verir; insanlar kendi hatalarını kendileri daha iyi öğrensinler diye.
Claude Levi-Strauls'a göre tarihçi, tarihe çağının ya da kendisinin eğilim ve talepleri açısından da eğilemez. Çünkü böyle yaptığında, farkında olmadan, geçmişte kalmış bir dönemin kendi eşzamansal yapısını değiştirerek bir "yorum"a başvurmuş olur.