Tarih-i Cihan Güşa

Alâeddin Atâ Melik Cüveynî

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Bahar tasviri
. Baharın geldiği haberi insanların meskûn olduğu her yere ulaşınca, yeşillik dertlilerin kalbi gibi yerinden fırladı. Seherde bülbüller, guguk kuşlarına ve kumrulara uyarak ötüp şakımaya başladılar. Bahçelerdeki güzelliklerin ve çiçeklerin yüzünün özleminden şarap içip gençliğini hatırlayan ve bu yüzden de kederlenen bulut gözlerinden yaşlar döküyor, onun adına da yağmur diyordu. Gonca, açılma hasretiyle kalbini kanla dolduruyor ve başkalarına bunun gülme olduğunu yutturmaya çalışıyordu. Gül, menekşe yüzlü gülyanaklılara imrenerek elbisesini temizliyor ve açılım diyordu. Yasemin, matem elbisesi olarak maviyi seçiyor ve gök renkliyim diye yalan söylüyordu. Hür selvi, salına salına yürüyen selvi boyluların hasretinden, seherde esen rüzgârın yardımıyla soğuk bir ah çekiyor, el pençe divan duruyor buna da gurur ve kibir diyordu. Sevgilisine kavuşmanın özlemiyle perişan bir halde başını kara toprağa koyuyor, üzüntüden başına toprak saçıyor ve yeşil halı döşüyorum diyordu. Her tarafta başa dikilmiş sürahiler görünüyor, çeng ve rebab sesleri duyuluyordu. .
Sayfa 158Kitabı okudu
Hasan Sabbah
. Yüce Allah’ın yardımı ve Cihan Şehzadesi Hülagu’nun gayretiyle o mel’unların kaleleri ve evleri yıkılırken ve onların kötülükleri defedilirken Alamut’un fethi sırasında bu satırların yazarı, hâzinede ve kütüphanelerde incelemelerde bulunup, insanlığa faydalı olan şeyleri seçip almak görevini aldı. Bundan maksat, yıllardan beri orada biriktirilmiş olan kitapları incelemek, Kur’ân-ı Kerîmleri ve faydalı kitapları, "Ölüden diri çıkarır"gibi onların arasından çıkarmaktı. O kitaplar arasında “Sergüzeşt-i Seyyidinâ” dedikleri Hasan-ı Sabbah’ın hayatını ve başından geçenleri konu alan bir kitap buldum. Burada bu kitabın konumuzla ilgili olan doğru bulduğum taraflarını nakledeceğim: Bu kitaba göre o, aslen Hımyer kabilesindendir. Babası, Yemen’den Kufe’ye, oradan Kum’a, Kum’dan da Rey’e gelerek, oraya yerleşti. Hasan-ı Sabbah orada dünyaya geldi. Şiir: “Aslen Kayın’densin ve Kuşkek’te oturuyorsun. Ey acemi düzenbaz! O halde sen Kutlan’da ne arıyorsun? .
Sayfa 546Kitabı okudu
Reklam
. Bir süre sonra Mülhidler, ülkenin veziri Nizamü’l-Mülk’ün kendilerine karşı düşmanca davranması üzerine onun her gün geçtiği yerlere fedailer yerleştirdiler. Sarayından çıkınca mel’unların birinin sırtına, diğerinin de kafasına bıçağı saplaması üzerine vezir anında hayatını kaybetti. ... Nizamü’l-Mülk’ü katleden fedaileri de hemen orada parça parça ettiler. Allah’ın Resulü’nün (A.S.) şu sözlerinin doğruluğu bir kere daha ortaya çıktı: “Öldürdünse, öldürüldün demektir. Sonunda senin katilin de öldürülecektir.” .
Sayfa 281Kitabı okudu
Adam haklı
. "Biz bunları Han’a hediye olarak getirdik” dediler. Onların bu hareketi Cengiz Han’ın hoşuna gitti. Altın sırmalı elbiselerin herbirine bir baliş altın, diğer elbiselerin herbirine de bir baliş gümüş vermelerini emrettikten sonra Ahmed Belhî’yi tekrar çağırdı. Onun elbiselerini de aynı fiyattan satın aldı. Onlara ikramda bulundu. O sırada Müslümanlar’a saygı gösterirlerdi. Müslüman olduklarından onlar için beyaz ve temiz keçeden çadırlar kurdular. Şimdi ise, Müslümanlar, birbirlerinin kuyusunu kazdıklarından eski itibarlarını kaybettiler. .
Sayfa 117Kitabı okudu
. "Ona her gün atıcılık öğretiyorum. O, hedefini şaşırmamayı başarabildiği an okunu bana çevirecek.” .
Sayfa 514Kitabı okudu
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.