Tarih ve Muharrir

Ahmet Rasim

Tarih ve Muharrir Sözleri ve Alıntıları

Tarih ve Muharrir sözleri ve alıntılarını, Tarih ve Muharrir kitap alıntılarını, Tarih ve Muharrir en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Herkes saçmasapan söylemesini bilmez, çünkü saçmasapan söylemekte de bir düşünce ustalığı vardır .
Evlenme, kadının mutluluk, bedbahtlık adına oynadığı bir oyundur. Fakat bu oyunun kâr ve zararını ölçülü bir kanuna bağlamak, oldukça mühim bir iştir. Bunda kadın zekâsı, derece derece, kudretini gösterir. Ben ne mesut oldum, ne de güldüğüm kadar ağladım, ağladığım kadar sevindim.
Sayfa 251 - GEÇEN ASRIN AYDIN KADINI NASIL DÜŞÜNÜYORDU?Kitabı okudu
Reklam
Bu üç şekli dördüncüye ulaştıran dış görünüşle ilgili bir nitelik de vardı. Meselâ; yılda birkaç defa, Abdülhamid hükûmeti, kadınların sokaklarda yarı kırıtarak gezinmelerini; çarşaf ve peçelerini İslâmlığın geleneklerine yakışmayacak şekilde giyip tutunmalarını; kadının uluorta bir erkekle konuşup görüşmesini; tramvaylarda, vapurlarda erkekler tarafından görülmelerini önleyen engellerin daha çok sıkı altında bulundurularak, kandil ve ramazan akşam ve gecelerinde dolaşmaların önlenmesini; gezinti yerlerinde kafes arkasında oturmalarını; Beyoğlu’nda Bazar ve Bonmarşe gibi dükkânlarda dolaşmalarını yasaklıyor, bu emirlere aykırı davrananların tâkib edilerek kimin kızı, karısı, yakını, ise durumun o kimseye bildirileceğini ilân ediyordu! Hattâ, faytona bile bindirmiyordu. Bu hâller, kadını, kapalı temsillerde her çeşit utanç verici durumları seyr etmekte hür ve serbest, açık yerlerde genel ahlâk kurallarına saygılı bulundurmak gibi bir zıtlık içinde bırakıyordu. Halbuki kadın, kendi intibâlârı içinde bildiği gibi yaşamak ister bir mahlûk olduğunu, öte tarafta, Osmanlı Tiyatrosu’nun Avrupa eserlerinden çevrilmiş piyeslerinde görüyor. Ve meselâ 'La Dame aux Camélia' (Kamelyalı Kadın)’yı ve benzerlerini son derece dikkatli seyrediyor, buralarda aşk ve sevgiyle ilgili olaylar arasında analık faziletlerine, kadınlık meziyetlerine âid örneklere de rastlıyordu.
Sayfa 123 - MUHTELİF TEMÂŞÂLARDA KADINKitabı okudu
Artık, işimiz iş!... Kıyafetimiz düzdük; yılları ayları, günleri, elbette saatleri düzelttik. “Batıya doğru!” akımının aldığı bu yön, bizi mutlaka oranın medenî düşünceleriyle arkadaş, yoldaş edecektir. Dediğim gibi mutlaka böyle olacaktır. Bunda şüphe yok. Olmamak olamaz. Çünkü, tekâmül kanununda, bu kadar açık tezatlı bir vaka yoktur. Yalnız şu var ki, kafaları biraz daha çabuk düzeltsek. Çünkü bu yolda çok geride kalmış, asırlarca minder köşelerinde durmuş bir milletiz. Hâlâ dilimizde: Erişir menzil-i maksûduna âheste giden Tîz-reftâr olanın pâyine dâmen dolaşır(*) * Anlamı: “Yavaş giden, istediği yere ulaşır; hızlı yürüyenin eteği ayağına dolaşır'' Yakın zamanlara kadar bu beyit, Ziya Paşa’ya mal edilirdi. Oysa Ziya Paşa’nın şiirleri arasında böyle bir beyit yoktur. Adı geçen beyit Hatemî adlı şairindir.
Sayfa 327 - ŞEKLE GÖRE BİR DÜŞÜNÜŞKitabı okudu
Bunlar, yalnız kanto(1) dinlemek dolayısıyle, o zamanlarda - zamanımızda olduğu gibi - uluorta açığa vurulamayan çapkınlık mâcerâları ile bulaşıktılar. Bestesi bakımından en bayağı bir melodi ayarında bulunan bir kanto, söyleyenin güzel hatırı, güzel kaşı, gözü için avuç patlatırcasına alkışlara lâyık görülürdü. Meselâ Büyük Amalya denilen iri yarı, etine dolgun, beyazca, kara kaş, kara göz, Ermenice hoşur(2) deyimine uygun otuz, otuz beşlik kantocu bir kızoğlan kızın her sınıftan, her milletten, kısacası her çeşit insandan çeşitli âşıkları vardı. Bu kız sahneye çıkıp da Rumca şivesi, falso sesi ile: Üstü açık faytonda Gezerim piyasada Harf atarım kızlara Bırakırım merakta dedi mi, el vurmalarıyle gürültüler kopar, perde iner inmez ıslıklar, ayaklarla tepinmeler, baston patırtıları, nerede öğrenildiği anlaşılamayıp “Bir daha!” anlamına olan “Bis!... Bis!” sesleri yükselirdi. Bu türlü gürültücü alkışların adı furi idi. “Furi yapmak”, “furi koparmak”, bir “furidir gitmek” terim olmuştu. (1) Kanto: Tiyatrolarda oynanarak söylenen ve oyunla ilgisi olmayan hafif şarkılar. (2) Hoşur: Bayağı, değersiz, kaba.
Sayfa 74 - OYUN, ORTA OYUNU!Kitabı okudu
O günü idi, eski bir dostum olan vâli Hulusi Bey rahmetliyi ziyârete gittim. Bana dedi ki: - Seni birkaç dakika yalnız görmek isterim. - Peki! dedim. Oturdum. Yarım saat sonra başbaşa kaldık. Dedik ki: - Ne yapacağız? - Kiminle? - Paşa’n ile... - Paşa’m kim? - Cemâl Paşa.. - Amma yaptın hâ!... Ne var ki? - Daha ne olsun? Asarım, keserim! diyor. Arablar, fenâ hâlde kuşkulandılar... - Bana Genel Müfettişliğinden bahs etti... - Tamaaam!... Hulûsi Bey bu “tamamı” dört elif miktan(*) uzattı, yüzüme ağlar gibi baktı. - Bana ne bakıyorsun, ona bak! - Bakacağım! Bu son sözü de üzülerek, başını sallaya sallaya söylemişti... - Yarın geçit töreni var, bulunacak mısın? - Öyle ise dikkatli bak! İhtiyatlı davran! * Dört elif miktarı uzatmak: “Elif’ harfi, Arab alfabesinin ilk harfidir. “Dört elif miktarı uzatmak” deyimi bir heceyi çok uzatarak okumak anlamına gelir.
Sayfa 144 - CEMAL PAŞA İLE ŞAM'DAKitabı okudu
Reklam
170 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.