Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tarihin Gölgesinde

Taha Akyol

Tarihin Gölgesinde Gönderileri

Tarihin Gölgesinde kitaplarını, Tarihin Gölgesinde sözleri ve alıntılarını, Tarihin Gölgesinde yazarlarını, Tarihin Gölgesinde yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hanedan halkı Türkiye'ye ne zaman dönebildi? İlber Ortaylı: Hanedanın kadınları 1952 de döndüler; 1974 affıyla da erkekler döndü. İlginçtir, bu affa karşı çıkanlar Halk Partililer değil, Adalet Partili ihsan Sabri Çağlayangil ve arkadaşlanıdır. Utanılacak bir şey.. Hiçbir şekilfde izah edemediğim ve anlayamadığım bir tutumdur bu.
Saltanatın kaldırılmasından sonra Padişah Vahdettin ne yaptt? İlber Ortayh: Alinan karardan sonra, son padişah VI.Mehmet (Vahdettin) bir kaçış, kurtuluş, göç yolunu tercih ediyor ve millete hiçbir beyanname yayımlamıyor. 11Kasımda Ingilizlere bir mektup yazıyor ve "hayati tehlike sebebiyle Ingiltere millet-i fahimanesine sığinma talep ediyor. Vahdettin bu talebi sözlü olarak yapmış, karşı taraf ise yazılı bir talep istemiş ki bu makuldür. Padişah bu yazılı talep konusunu epey düşünmüş. İngiltere den başka sığınacak yeri olmadığı için sonunda böyle bir yazı kaleme almış. "Îngiliz uşağı olduğu için İngilizlerden böyle bir talepte bulundu" gibisinden yorumlara itimat etmeyiniz; çünkü bunu isteyecek başka bir yer yoktur.
Reklam
Birinci Dünya Savașı'nı sadece kaybedenler değil, aslnda sözde kazananlar da kaybettiler. Dünya değişti ve bu değişen dünya birtakım acıların içinden geçmek zorunda kaldı.
Osmanl Imparatorluğu'nu basiretsiz politikalar, ani kararlarla çok erken ve çok pahalı bir şekilde yok etmiştir.
Sami ırkına Araplar da dâhil değil mi? Ömer Faruk Harman: Evet, Araplar da Sami ırktandir.
Ömer Faruk Harman: Üniversitemizde İbranice ders veren haham bir dostuma "Bir insan ne yaparsa Yahudilikten çkar?" diye sordum. "Hiçbir zaman. Tanrı'yı inkar etse bile çıkmaz" yanıtını verdi.
Reklam
Hz. İsa çarmıha gerildi mi? ÖMER FARUK HARMAN: Bizim inancımıza göre Hz. İsa çarmıha gerilmedi. Kuran'ı Kerimin açık ve net ayeti var. Yahudilerin "Onu öldürdük" iddialarına karşılık, Kuran-ı Kerim "Halbuki onu ne öldürdüler, ne de çarmiha gerdiler; (başkası ona benzer kılındığı için) şüphe içine düşürüldüler" diyor. Bu ayetin açıklamasına dair genel kanaat Hz. İsa'nın çarmıha gerilmekten kurtulduğu yönündedir. Hz. İsa'nın bulunduğu yeri Yahudi makamlarına gösteren havarilerden biri olan Yahuda İskaryot, Hz. İsa'nın suretine büründürüldü. Yahudilerin öncülüğündeki Romalı askerler, Hz. İsa diye Yahuda İskaryot'u yakaladilar. Yahuda, Pontius Pilatus'a götürülürken "Ben İsa değilim" diye bağırıyor; ama İsa'nın yüzüne sahip olduğu için çarmıha geriliyor. Bizim anlayışımiza göre Hz. İsa semaya alındı.
Hükümdarı olmadığın kitleleri, ülkeleri ruhani,dini lider gibi etkileme durumu ortaya çıkıyor.
15. ve 16. yüzyılda Harem'de hiç de kalabalık bir nüfus yoktu. Ne zaman ki şehzadelerin sanacaklara gönderilmesiden vazgeçildi, kafes ve şimşirlikteki cariye sayısı da arttı.
Elimizde kala kala Arnavutluk kaldı. Arnavut milliyetçiliği var, ama o milliyetçiliğin aynı zamanda Türk milliyetçisi olduğunu görürsünüz. Şemseddin Sami gibi mütefekkir ve âlim bir Arnavut Fraşeri Hanedanı’ndan kişinin eserlerinde, Arnavut milliyetçiliği kadar Türk milliyetçiliği yatar. Arnavutlara ilk tiyatro eserlerini, ilk grameri ve Latin harflerini getirirken, Türklere de ilk romanı, bir imla ıslahatını kazandırmıştır. Hiçbir zaman imparatorluğun parçalanmasını ya da Arnavutluk’un istiklalini düşünmemiş; sadece bu imparatorluğun kuvvetli olmasını istemiştir ve bunu da garip bir şekilde Türk milliyetçiliğiyle yapmıştır.
Reklam
Bazıları hanedan mensuplarını Türk olmamakla itham ediyor ama doğrusu ne demek istiyorlar pek anlamıyorum. Hanedanın anaları büyük ölçüde Kafkasyalıdır. Daha evvelini sorarsanız, iki büyükanne de Ukraynalıdır. Bizim hanedanımız soy olarak Türk ve Ukrayna ana-babalardan müteşekkildir. Hürrem Sultan’la Hatice Tarhan Sultan Ukraynalıdır. Bunlar “cemaatbaşı” dediğimiz, bütün hepsinin büyük dedesi olan Kanuni Sultan Süleyman ve I. İbrahim’in eşleridir. Çocukların soyu bunlardan gelmedir. Kendileri çok güzel kadınlardır ve aynı zamanda çok da zekidirler. Hürrem Sultan, hareme çok küçük yaşta gelmediği halde Türkçe şiir yazacak, güzel mektuplar yazabilecek derecede Türkçe öğrenmiştir. Bu durum bir zekânın göstergesidir. Hatice Tarhan Sultan ise aklı başında bir kadındır ve fevkalade zekidir. Bunlar önemli göstergelerdir. Çok iyi okumuş, çok iyi eğitim görmüşlerdir. Dahası Avrupa sosyetesindeki büyük entelektüellerin bile itibar ettiği insanlar bunlar… Mesela Neslişah Sultan ve kardeşleri, Wilhelm Furtwangler, Willi Boskovsky gibi sanatçıların iftiharla ve kıvançla, severek dostluk yaptıkları insanlardır. Hatta şöyle bir şey rivayet edilir: Neslişah Sultan bir konsere bir iki dakika geç kalmış ve tabii ki kapılar kapanmış, içeri girememiş. Birisi gelmiş ve “Sen niye burada bekliyorsun?” deyip onu götürüp orkestranın arkasına oturtmuş. Furtwangler orkestrayı yönetirken Neslişah Sultan’ı görünce gülümseyip selam vermiş.
Hanedan halkının Mustafa Kemal hakkında evin içinde ne konuştuğu bizi hiç ilgilendirmez. Mahrem konuşmalar tarihe mâl olamaz. Bugün ise samimi olarak şunu söylüyorlar: “Mustafa Kemal irticaya karşıdır.” Çünkü hanedan da “mürteci” diyebileceğimiz birtakım grupları sevmez. Çünkü hanedan, tasavvufî terbiye sahibidir; gösterişli, nümayişli, yıkıcı, tahkir yoluna sapan fundamentalist diyebileceğimiz gruplarla iyi anlaşamazlar. İkincisi, “Devleti kurtarmıştır” derler. Bir Türk generalin başarısı, onlar için iftihar edilecek bir şeydir ve bunu her zaman söylemişlerdir. Üçüncü söyledikleri de şudur: “Bize yakışmaz. Mevcut Türk devletine dil uzatılmaz.” Tenkit başka, toptan saldırma ve tahrip amaçlı saldırı başkadır. Bu zihniyet çok açıktır: Türk devleti mukaddes bir organdır. Bizim için devlet rastgele bir kuruluş, sadece asayişin ve sosyal kontratın sağlayıcısı bir müessese değildir. Cevdet Paşa’nın ifade ettiği gibi, Müslüman-Türk düşüncesinde sosyolojik olarak “Devlet, vahyin eseridir.” Yani insanlara verilen ilahî aklın kabul ettiği bir organizasyondur devlet. Bunu mukaddes bilirler. Bu nedenle o fakr-ı zaruret içinde bile padişah hazineye el sürmez.
Hanedanın sürgünden sonraki yaşamı nasıldı? İlber Ortaylı: Ahlaksız bir hayat sürmemiş; fuhuş, dolandırıcılık gibi yollara asla tevessül etmemişlerdir. Bunları gayet kolay yapabilecekken, rezil bir hayattan şiddetle kaçınmışlardır. Kadınlar iffetli yaşamışlardır. Halife bu gibi olaylara dair onları ihtar eder ve hatta “Yaşadıkları hayat uygun değil” diyerek iki yeğenini aileden tard etmiştir. Dolandırıcılık kati surette söz konusu değildir. Mesela kimi düşkün hanedanlar kolayca madalya dağıtır; bizim hanedanımızda böyle bir şey yoktur. Çok mütevazı hayat yaşamışlardır; pek çoğu da gözleri yaşartacak derecede fakirdir. Buna rağmen iyi tahsil görmüşlerdir. Bilhassa Fransa’da eğitim pahalı olmadığı için en iyi okullara gitmişlerdir. Halen hayatta olan Neslişah Sultan “Ben yamalı prensestim” demişti, fakat belli ki en iyi okula gitmiş, Fransızca ve İngilizceyi en iyi şekilde öğrenmişti. Ayrıca hanımlar melez oldukları için Avrupa yüksek sosyetesi arasında güzellikleriyle de ünlüdürler.
Bazıları hanedan mensuplarını Türk olmamakla itham ediyor ama doğrusu ne demek istiyorlar pek anlamıyorum. Hanedanın anaları büyük ölçüde Kafkasyalıdır. Daha evvelini sorarsanız, iki büyükanne de Ukraynalıdır. Bizim hanedanımız soy olarak Türk ve Ukrayna ana-babalardan müteşekkildir. Hürrem Sultan’la Hatice Tarhan Sultan Ukraynalıdır. Bunlar “cemaatbaşı” dediğimiz, bütün hepsinin büyük dedesi olan Kanuni Sultan Süleyman ve I. İbrahim’in eşleridir. Çocukların soyu bunlardan gelmedir. Kendileri çok güzel kadınlardır ve aynı zamanda çok da zekidirler. Hürrem Sultan, hareme çok küçük yaşta gelmediği halde Türkçe şiir yazacak, güzel mektuplar yazabilecek derecede Türkçe öğrenmiştir. Bu durum bir zekânın göstergesidir. Hatice Tarhan Sultan ise aklı başında bir kadındır ve fevkalade zekidir. Bunlar önemli göstergelerdir. Çok iyi okumuş, çok iyi eğitim görmüşlerdir. Dahası Avrupa sosyetesindeki büyük entelektüellerin bile itibar ettiği insanlar bunlar… Mesela Neslişah Sultan ve kardeşleri, Wilhelm Furtwangler, Willi Boskovsky gibi sanatçıların iftiharla ve kıvançla, severek dostluk yaptıkları insanlardır. Hatta şöyle bir şey rivayet edilir: Neslişah Sultan bir konsere bir iki dakika geç kalmış ve tabii ki kapılar kapanmış, içeri girememiş. Birisi gelmiş ve “Sen niye burada bekliyorsun?” deyip onu götürüp orkestranın arkasına oturtmuş. Furtwangler orkestrayı yönetirken Neslişah Sultan’ı görünce gülümseyip selam vermiş.
Hanedan halkı Türkiye’ye ne zaman dönebildi? İlber Ortaylı: Hanedanın kadınları 1952’de döndüler; 1974 affıyla da erkekler döndü. İlginçtir, bu affa karşı çıkanlar Halk Partililer değil, Adalet Partili İhsan Sabri Çağlayangil ve arkadaşlarıdır. Utanılacak bir şey... Hiçbir şekilfde izah edemediğim ve anlayamadığım bir tutumdur bu. O zamanın Hanedan Reisi Orhan Efendi, Amerikan mezarlığında basit bir memur; yarı aç yaşıyor. Nice’de bir oda tutmuş ve orada yaşıyor. Onun buraya gelmesinden rahatsız oluyorlar. Stalinist bir tutumdur bu. Bunları bilmek ve kaydetmek lazımdır, çünkü bizim hafızamız iyi işlemez. Günün birinde birisi çıkar, İhsan Sabri Çağlayangil’in faziletlerinden bahsetmeye kalkarsa “faziletin sınırları”nı kendisine gösterirsiniz.
549 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.