Tarihte Toplumsal Cinsiyet sözleri ve alıntılarını, Tarihte Toplumsal Cinsiyet kitap alıntılarını, Tarihte Toplumsal Cinsiyet en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Babil kralı Hammurabi Kanunları benzeri ilk yazılı yasalarda, evlilik ve aile yaşamı konusunda birçok hüküm vardır; bu hükümlerde Babilli seçkin kesimin, cinsiyetler arası ilişkilerin ve ev idaresinin düzenli münasip biçimde yürütülmesinden ne anladıkları görülmektedir. Yasanın bir maddesine göre, "kadın bir işe girmek niyetiyle ayrılmaya karar verir ve böylece evini ihmal edip kocasını aşağılarsa", o koca, drahomasını iade etmeksizin karısını boşayabilir ve kadın bir başka erkekle yatarken yakalanırsa kocası onu boğabilir." (Yasa evli erkeğin karısı dışında birisiyle cinsel ilişkiye girmesi halinde bir cezadan söz etmemektedir.)
Kuzeybatı Hindistan'daki Khasi ve Güneybatı Çin'deki Musuo halklarında kadınlar evin reisi ve işletmelerin sahibiydiler, soyadlarını ve mülklerini kızlarına miras bırakabilirlerdi.
Özellikle Doğu, Güneydoğu ve Güney Asya'da genç kadınların iş bulmak için büyük şehirlere göç etme olasılıkları erkeklere kıyasla daha fazlaydı; aynı şekilde geçinmek için kendilerine çok az para ayırarak kazançlarının çoğunu ailelerine gönderme oranları da erkeklere göre daha yüksekti. Ücretleri o kadar düşüktü ki, kadınlar fahişeliğe yöneliyor veya büyük şehirlerde iyi bir iş vaadi ile doğrudan kendi köylerinde fuhuş yaptırılıyorlardı. Uluslararası fuhuş sektörü, 20. yüzyılın sonlarına doğru genellikle "serbest ticaret bölgelerinde" veya fahişeliğin hoş karşılandığı diğer bölgelerde olağanüstü biçimde büyüdü ve bunu organize edenlere büyük kârlar getirdi.
Yurttaşlık, çocuğun doğumdan sonraki onuncu günde yapılan sembolik bir törenle babadan oğula geçerdi. Törende baba, oğlunu evin döşemesine koyar ve ona bir isim verirdi, bu tören oğlun meşruiyetinin işaretiydi. Atinalı erkekler için oğullarının kendilerinden olduklarını bilmeleri önemliydi; bu amaçla kadınlar evlerin özel bölümlerine gitgide daha fazla kapatıldılar. İnsan içine çıkmalarına, sadece dini festivallere ve cenazelere katılmak ya da bir ihtimal tiyatroya gitmek üzere izin verildi.
Kadınlar dul kalsalar bile kocalarının ailelerine aidiyetlerini sürdürürlerdi; eğer dul kadının kendi ailesi onun yeniden evlenmesini isterse, kızlarını merhum kocanın ailesinden geri almak için fidye ödemek zorundaydı ve bu durumda ilk kocasından doğurduğu çocuklar merhum babanın ailesiyle kalırlardı.
Efendiler ve köleler arasında cinsel ilişkiler kuşaklar boyu yaygın biçimde sürdü, öyle ki 19. yüzyılda Kuzey Amerika köle nüfusunun büyük kısmı melezlerden oluşuyordu.
İmalat işlerindeki kadın ücretleri, benzer işlerdeki erkeklerin aldığı ücretlerin yarısı veya üçte ikisiydi ki bu bazen işverenlerin kadınları tercih etmesi demekti. Aynı işi yapan evli kadınların ücretleri de çıkardıkları işin kalitesine göre değil, evli kadınların kendilerini geçindirecek bir kocaları olduğu ve dolayısıyla daha azla yetinebilecekleri düşüncesi üzerine kurulu bir ücret anlayışı nedeniyle dullarınkine göre daha düşüktü.
Tecavüz, uzun zamandır bir savaş silahıdır ve bazı durumlarda milliyetçi ve etnik bağlılıklarla ilişkilendirilmiştir; örneğin, 1971'de Pakistan, Bangladeş'i işgal ettiğinde, birlikler Bengalli kadınlara "Bengal halkının genlerini geliştirmek" için tecavüz etmiştir ve 1990'larda Sırp askerleri Bosna'da "etnik temizlik politikası" altında, Müslüman kadınlara "Bütün Türk spermlerine ölüm" diye bağırarak tecavüz etmiştir. Fetihler bazen, kaybeden taraftaki kadınlar kadar yenilen askerlere de sembolik veya fiili tecavüzle sonuçlanmıştır.