Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarihte Toplumsal Cinsiyet

Merry E. Wiesner-Hanks

Tarihte Toplumsal Cinsiyet Sözleri ve Alıntıları

Tarihte Toplumsal Cinsiyet sözleri ve alıntılarını, Tarihte Toplumsal Cinsiyet kitap alıntılarını, Tarihte Toplumsal Cinsiyet en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Japonya'da 1909 yılında fabrikada çalışanların yüzde 62'si düşük ücretle çalışmalarından dolayı kadındı ve bunların çoğunluğu ipek üretiminde çalışmaktaydı. Bu kadınların bazıları aileleri tarafından fabrika sahiplerine satılmışlardı. Onların ürettikleri kumaşlar ve elbiselerden gelen döviz, Japonya'da çelik ve otomobil gibi ağırsanayinin kurulmasını mümkün hale getirdi.
Konfüçyüsçülük ile Platon ve Aristoteles'in Yunan Felsefesi, kadınları hem zihinsel olarak aşağı kabul etti hem de erkeklerin ruhsal ve entelektüel girişimleri için tehlikeli gördü. Bu yüzden okullar, akademiler ve geliştirilen diğer eğitim kurumları yalnızca erkeklere açıktı. Kadınlar ne Platon'un akademisine girebildiler ne de Platon'un yazdığı herhangi bir diyalogda seslerini duyurabildiler.
Sayfa 291Kitabı okudu
Reklam
Babil kralı Hammurabi Kanunları benzeri ilk yazılı yasalarda, evlilik ve aile yaşamı konusunda birçok hüküm vardır; bu hükümlerde Babilli seçkin kesimin, cinsiyetler arası ilişkilerin ve ev idaresinin düzenli münasip biçimde yürütülmesinden ne anladıkları görülmektedir. Yasanın bir maddesine göre, "kadın bir işe girmek niyetiyle ayrılmaya karar verir ve böylece evini ihmal edip kocasını aşağılarsa", o koca, drahomasını iade etmeksizin karısını boşayabilir ve kadın bir başka erkekle yatarken yakalanırsa kocası onu boğabilir." (Yasa evli erkeğin karısı dışında birisiyle cinsel ilişkiye girmesi halinde bir cezadan söz etmemektedir.)
Özellikle Doğu, Güneydoğu ve Güney Asya'da genç kadınların iş bulmak için büyük şehirlere göç etme olasılıkları erkeklere kıyasla daha fazlaydı; aynı şekilde geçinmek için kendilerine çok az para ayırarak kazançlarının çoğunu ailelerine gönderme oranları da erkeklere göre daha yüksekti. Ücretleri o kadar düşüktü ki, kadınlar fahişeliğe yöneliyor veya büyük şehirlerde iyi bir iş vaadi ile doğrudan kendi köylerinde fuhuş yaptırılıyorlardı. Uluslararası fuhuş sektörü, 20. yüzyılın sonlarına doğru genellikle "serbest ticaret bölgelerinde" veya fahişeliğin hoş karşılandığı diğer bölgelerde olağanüstü biçimde büyüdü ve bunu organize edenlere büyük kârlar getirdi.
Sayfa 119Kitabı okudu
2000 tarihli CIA raporunda, her yıl Tayland, Meksika, Rusya gibi ülkelerden tahminen 50 bin kadının sahte evrakla ABD'ye getirildiği, fahişe veya hizmetçi olarak çalışmaya zorlandığı ve bunların kayıtlara geçmediği belirtilmiştir.
Sayfa 124Kitabı okudu
Bu kadınlar size ne yaptı be kardeşim
MS 200 ila 400 yılları arasında derlenen Manu Yasaları'nın bir maddesinde şöyle der: "Bir dişi, çocukluğunda babasına, gençliğinde kocasına, efendisi ölünce de oğullarına tabii olmalıdır; bir kadın asla bağımsız olmamalıdır."
Sayfa 196Kitabı okudu
Reklam
Klasik dönem Çin'de Han Hanedanlığı âdetleri
Kadınlar dul kalsalar bile kocalarının ailelerine aidiyetlerini sürdürürlerdi; eğer dul kadının kendi ailesi onun yeniden evlenmesini isterse, kızlarını merhum kocanın ailesinden geri almak için fidye ödemek zorundaydı ve bu durumda ilk kocasından doğurduğu çocuklar merhum babanın ailesiyle kalırlardı.
Herkesin bir Atatürk’ü yok işte.
Fransa’da 1981’e kadar, erkekler resmi olarak “evin reisi” idiler ve evli kadının kocasının izni olmadan kendi malını satması yasaktı.
Sayfa 166 - 4.Bölüm: Fikirler, idealler, normlar ve yasalar;Annelik ve babalık
Efendiler ve köleler arasında cinsel ilişkiler kuşaklar boyu yaygın biçimde sürdü, öyle ki 19. yüzyılda Kuzey Amerika köle nüfusunun büyük kısmı melezlerden oluşuyordu.
Sanayileşme döneminde kadın ücretleri
İmalat işlerindeki kadın ücretleri, benzer işlerdeki erkeklerin aldığı ücretlerin yarısı veya üçte ikisiydi ki bu bazen işverenlerin kadınları tercih etmesi demekti. Aynı işi yapan evli kadınların ücretleri de çıkardıkları işin kalitesine göre değil, evli kadınların kendilerini geçindirecek bir kocaları olduğu ve dolayısıyla daha azla yetinebilecekleri düşüncesi üzerine kurulu bir ücret anlayışı nedeniyle dullarınkine göre daha düşüktü.
Sayfa 110Kitabı okudu
Reklam
Platon rahmi, fiziksel ve zihinsel sorunlara yol açan, kadın bedeninde serbestçe gezinen bir "hayvan" olarak tanımladı.
Sayfa 333Kitabı okudu
Zihniyete bakar mısınız, çıldıracağım.
Halka açık alanlarda konuşan veya başkalarının görmesi için yazılarını yayan kadınların, özellikle eğitimli erkekler tarafından, namuslarından şüphe duyuldu. 15. yüzyılda bir İtalyan hümanisti şöyle diyordu: "Güzel konuşan bir kadın asla iffetli değildir." Bu düşünce, 18 yüzyıl Japonya'sındaki aynı görüşteki bir shogun tarafından şöyle dile getirilmiştir: "Kadınların yeteneklerinin geliştirilmesi zararlıdır." Böylesi düşünceler daha geniş çapta paylaşıldı ve Çin'de, "sanatta ve edebiyatta yeteneksiz kadın erdemlidir" gibi popüler söylemlere yansıdı.
Sayfa 296Kitabı okudu
Anaerkil kültürlerde mallar ortaktı, ancak tarım ve hayvancılığın yayılmasıyla erkekler mahsülün, hayvanların ve arazinin üzerinde hak iddia etmeye başladılar. Böylece özel mülkiyet kavramı gelişti. Erkekler özel mülkiyeti ele geçirir geçirmez, birçok kültürde olduğu gibi, mülkiyetin babanın soyundan gelen erkeklere bırakıldığı ataerkil miras sistemi kurdu. Erkekler, mirası kendi vârislerine bırakmayı fazlasıyla önemsemeye başladı ve çocuklarının meşru olduğundan emin olmak için kadınların cinsel yaşamını denetlemeye çalıştılar.
İlginç bir nokta
Kültürlerin çoğunda tüm toplumsal cinsiyet farklılıkları, kadınların deneyimlerini erkeklerinkinden daha fazla aile yaşamına bağlamaya yaramıştır. Bu yüzden erkeklerin eylemleri ve başarıları anlatılırken onların evlilik durumları veya çocuklarının olup olmadığı söylenmez. Oysa kadınlar söz konusuysa genellikle medeni durumlarından da bahsedilir. Örneğin, Jean-Jacques Rousseau'nun evlilik dışı birkaç çocuğu olduğu ve hepsini evlat edindiği biyografilerinin pek azında anlatılırken, İngiltere kraliçesi I. Elizabeth'in veya Amerikan kadın hakları savunucusu Susan B. Anthony'nin evlenmemiş ve çocuksuz olduğunu yazmayan hiçbir biyografi yoktur.
Çin'de kadınların ayaklarını bağlama uygulamaları
Ayak bağlama uygulaması, 1200'lerde Çin'in kuzeyindeki üst ve orta sınıf arasında kök saldı. Bir kızın ayaklarını bağlamak için ayak parmakları aşağıya doğru bastırılır, topuğunun altına kadar bükülür ve zamanla kemikleri kırılırdı; bu genellikle çocuk 6 yaşındayken başlardı ve arzulanan küçük, sivri uçlu "altın nilüfer" şeklini sürdürmesi için bir kadının ayakları yaşamı boyunca bağlı kalmak zorundaydı. Ayak bağlamanın nedenlerine ilişkin açıklamalar geniş detaylar içerir: Küçük ayakları ve salınarak yürüyüşü erotikleştiren erkek şairler ve edipler arasındaki fanteziler ve bunun geçmişe özlemle ilişkilendirilmesi; Song Hanedanlığı döneminde Çin'de erkeklik idealinin savaşçıdan alimliğe doğru değişiminin sonucunda ideal kadının evde daha fazla oturma ve görgülü olma zorunluluğu; ekonomik ve sosyal anlamda yükseldiklerini kanıtlamaya hevesli ailelerde, kadın emeğinin aile için gerçekten önemli ve gerekli olduğunu saklama arzusu; Çinlilerin bağlı ayaklarla, gelişmiş üreme kapasitesi ve daha güçlü çocuklar arasında bağlantı kuran cinsellik düşünceleri.
Sayfa 162Kitabı okudu
469 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.